Şüpheden Hakikate

İsmail Çetin

Sayfa Sayısına Göre Şüpheden Hakikate Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Şüpheden Hakikate sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Şüpheden Hakikate kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
4-Kainat ezeli olmadığına göre Allah Teâlâ kainatı yaratmadan evvel ne yapardı? Eğer bir şey yapmaz idi denilirse, Hâlık'ın muattal kalması gerekir. Yapardı denilirse, bu takdirde âlemin ezeli olması gerekir. Cevab: Ezelde Cenâb-ı Hakk, Zat ve Sıfatı'yla vasıflanır, Kendisi İradesi'yle, Kudreti'ni icra etmezdi. Tatil, mecbüri ve tabil iradede söz konusudur. Kendi keyfiyle bir şeyi yapmaması tatil değildir. Yahud, “Kün” emriyle meşğul idi." deriz. O'nun "Kün" emri ezeli, bu sıfatın mahsulü olan mahluk yani kainat sonradan var olmuş, hâdistir. Sanatçının bir şey yapmaması irâdi olursa tatil değildir. Allah Teâlâ'nın iradesi dışında bir şey olmaz. Kaldı ki, kainat olmadan evvel Allah Teâlâ takdirle, olduktan sonra da kaza, tedbir ve hükmünü icra etmekle meşğuldür. Neticei meram, O'nun emrinin ezeli olması, emrinin eseri olan mahlukun da ezeli olmasını gerektirmez.
Hayır ve şerden hiçbir şey O'nun iradesinin dışında değildir.Ancak rızası küfre yoktur. İradesi, emr veya taleb değildir. Ancak öyle bir sifattır ki, tercih sebebiyle Kudreti'ni yapmaya veya yapmamaya tahsis eder. Toplu olarak illetlerde olsun yahud takib olarak adedlerde olsun teselsülün bâtıl olması, Kâmil San'atçı'nın kudretini gösterir. Çünkü bu kainat, cüzleriyle ve sıfatlarıyla sonradan meydana gelmiştir. Herkesçe malum olduğu gibi kainattan herhangi bir ferdin kendi zâtıyla varlığı sabit olursa, o, cevher ve maddedir, Varlığı başkasıyla sabit olursa yani varlığı ğayrine bağlı kalırsa, o, araz ve sıfattır; hareket ve sükün gibi. Hareket ve sükünun hâdis olması yani sonradan var olması, bir kısmında zaten müşahede olunuyor. Şu halde hareket sükünu, sükün da hareketi meydana getirir. Bütün ilimler bunda müttefiktir. Binaenaleyh her ikisi de hâdistir. ...
Reklam
Bir şeyin hem kadim hem hâdis olması mümkün olmadığına göre, bir şeytan çıkar da, "Allah herşeyi yarattı, kim Allah'ı yarattı?" der. Cevabı şudur: Her şeyi yaratan yaratılmaz. Çünkü sanatla sâniin birleşmesi mümkün değildir. Bununla beraber üç ihtimal üzere üç fikir yürütülür: a-Eğer yaratıcı hâdis olursa, kendisi de başka bir
Kula en yararlıyı yaratması, Allah Teala'ya farz olsaydı, küfür, fakirlik, hastalık, keder gibi şeylerle kullar mübtelâ olmazlardı. Bunlar olduğuna göre, kula en yararlıyı yaratmak, Allah'a vacib = gerekli değildir. Hâsılı Allah Teâlâ, dilediği gibi bir şeyi yapar veya terkeder, bunda muhayyerdir.
Enbiyâya isnad edilen isyan hakkındaki açık hükümler, tevil edilmektedir. Mesela denilir ki, ya vahiyden evveldir yahud unutkanlık sebebiyledir. Halbuki onlardan vuku bulan zelle, bize göre kalbe gelen hataralardır. Onların bir an kalb-i şeriflerine gelen ğayn, onların hakkında günahtır. Halbuki bizim kalbimize gelen hatara, azim derecesine ve fiile geçinceye kadar günah sayılmaz, afuv edilir.
Günahlardan dolayı azablandırmak, Allah'ın adaletindendir. Böylece sevab vermesi de, hâlis fazl-ı kereminden ve ihsanındandır. Yaratıcı'ya, ne sevab vermek ne de azablandırmak vacibdir. Nasıl taatimizin ivazı O'na vacib olur ki, O'nun bize vermiş olduğu vakit nimeti, O'na yapacağımız bütün şükürlerden daha fazladır.
Reklam