Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde, Polonya’nın Çekya sınırına yakın ücra bir kasabasında tek başına yaşayan, astrolojiyle ilgilenen ve Blake çevirileri yapan (ki kitabın adı da burdan geliyor) bir kadın karakter ve yaşadığı kasabada işlenen cinayetleri anlatıyor. Aksiyon dolu ya da sonuyla sizi çok şaşırtacak bir polisiye değil ancak yazarın derdi de böyle bir eser ortaya çıkarmak değil. Olga Tokarzcuk, kendi dünya görüşünü ve dünya düzenine, sisteme, insan denen bencil varlığın tutarsızlıklarına öfkesini sıradışı ve mistik bir karakterle ortaya koymuş. Yazarın tarzı herkese hitap etmeyebilir ama ben fikirlerini çok sevmem bir yana, üslubunu ve anlatım tarzını da çok beğendim. Hem edebi hem düşünsel anlamda tatmin edici bir eser. O yüzden çağdaş eserlerden hoşlanan herkesin en azından incelemesini tavsiye ederim. Çok fazla kişisel yorum yapmamaya çalışıyorum genelde ancak, kitap bana 1 sene Ağrı’da bakmaya çalıştığım ve öldürülmesinler diye uğraştığım köpeklerle ilgili sanırım hiç unutamayacağım zamanı hatırlattığı için de benim için ayrı bir yere sahip. ‘Pis’ bulduğu için başka bir canlıyı öldürmeyi kendine hak gören bencil insan, onun arkasını kollayan yerel yönetim, kamera kayıtlarını yok eden sistemin çarkları ve delil karartmakla daha çok meşgul adalet(sizliğ)in çarkları her yerde aynıymış.