En güzel zamanlardı. Krallık güvenli ve bereketli, insanlar mutluydu.
Dokuz yaşındaki Finnikin hepsinin paramparça olduğuna bizzat şahit oldu.
Kraliyet ailesi öldürüldü. Orman Halkı katledildi. Finnikin'in babası, çok sevdiği eşinin idamı açıklandığında hapse atıldı. Bu katliama öfkelenen Orman Halkı'nın başhanımı Seranonna, karanlık bir lanetle Lumatere halkını şehrin duvarları arasına hapsetti. Her şeyden geriye, krallığın kapısında kayıp prens Balthazar'a ait olduğu farz edilen kanlı parmak izleri ve lanetten kurtulmayı başaranların sefalet içerisindeki kampları kaldı.
Aradan on koca sene geçer...
Kayalı Finnikin ve onun akıl hocası Sör Topher, o meşum lanetten dolayı çok sevdikleri anavatanları Lumatere'ye on yıldır adım atamamışlardır.
Ancak Finnikin, Evanjalin isimli kendini beğenmiş bir genç kızla tanışır. Evanjalin, Lumatere tahtının vârisi olan Prens Balthazar'ın hâlâ hayatta olduğunu iddia etmektedir.
Evanjalin yurtlarına dönmeleri ve kendisinin, onları vârise ulaştıracak tek kişi olduğu hakkında oldukça inatçıdır. Yolculukları boyunca Finnikin onun bitmez tükenmez umudundan etkilenir. Çocukluk arkadaşı olan Prens Balthazar'ı yeniden göreceğine, lanetli halkının tekrar Lumatere'ye gireceğine ve krallıkta hapsolmuş olanlarla birleşeceğine inanmaya başlar. Hatta mahkûm olan babasını bile bulacağını ummaya başlar.
Ancak Evanjalin göründüğü gibi biri değildir. Ve şaşırtıcı gerçek sadece Finnikin'in ona olan güvenini sınamakla kalmaz, kendi hakkında bildiklerini ve kaderini de sorgulamasına neden olur.