"Sözcükler de eskir, anlam ve işlev değiştirir. İnsanlar gibi hastalanır, aldıkları yaralardan ölür, sonra da sözlüklerin tozlu sayfalarına havale edilirler."
"Belleğin yaşatılmaya çalışılması tam tersine yol açma tehlikesini yaratıyor. Konuşa konuşa sonunda hiçbir şey söylenmez oluyor. Kin tanrıları kardeşlik sloganlarının ardına gizlenerek, kendilerini kandırdıkları kadar kullarını da aldatmayı başarıyor."
"Sevdiğim delilik değil, deliliğin mesken tuttuğu insanlardır, sınırlarının ve bunları aşmak için duydukları bastırılmaz arzunun bilincine varmaları için sarsaladığı insanlar."
-insanların barış içinde yaşadıkları bir kent ha?
-Bu ancak rüyalarda olabilir, dedi Gamaliel.
Ona Yidiş şair Papiernikov'dan bir dize okudu:
"Rüyalarda her şey daha güzel ve iyidir;rüyalarda gök maviden de mavidir."
-Evet, dedi Eve.Rüyalarda.
Mutsuzum, ee ne olmuş öyleyse? Başkaları da öyle değil mi? Bu lanetli ve melun yüzyılda, mutluluk, suçluluk duygusu veren, ender bulunur bir nimet aslında.Ateşim yükselmiş gibi beynimin içinden yüzler geçiyor peş peşe: Afrika'da annesinin kollarında, gözleri yuvalarından fırlamış, aç bir çocuk; Asya'da gözyaşları içinde bir başkası.Rwanda da boğazı kesilerek öldürülen oğullarının karşısında, eli böğründe kalakalmış bir ihtiyar.Bosnada toplu mezarda yığılı cesetler.Kan rengi bir göğün altında, duman ve dikenli tellerle kaplı bir dünya..
Her şey bir yana, herkesin kâbusu kendineydi.Hepimiz içimizde, bizi başkalarından ayıran ve tanımlanmayan gizli ağırlıklar, yükler taşırız.Herkesin kendine ait bir yasak bölgesi vardır.