Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Suskun Toy Kuşları

Sibel Güneşdoğdu

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
... Sokaklardaydım, sahilde, ormanda; çalıların dibinde. Taştım, taşın acıyan etiydim, sahipsizlerin en sahiplisiydim, çok sahiplisi...
.....Yaz gecesinin zambak kokulu sıcaklığı. Bahçenin karanlığında arkasından sarmalayıvermişti onu. Ensesindeki ılık soluk, gövdesini saran kollar. Boynunu yalayan soluğun sahibiyle yüz yüze gelmeye cesareti yok. Tasarlanmış değil, istem dışı bir karşılaşma, bir kesişme, kendini tutamama, ötesini düşünememe. Nasıl olduğunu anlamadan. Suskun gece. Üst üste iki gövde. Ezilmiş aslanağzı ve hüsnüyusufların kokusu siniyor tenlerine. Kız, kıpırtısız yatıyor, eşlik etmiyor.  Yine de günahtan sıyıramıyor ruhunu, biliyor ki sessiz kalmak, onaylamaktır aslında.....            
Reklam
  “Yanında oturan adam ne zaman sarılmıştı beline, öbür eli ne zamandır bacaklarının arasındaydı, ne zaman geçmişlerdi kuytudaki genişçe koltuğa? Ayakkabıları mı sıkmıştı ayağını, canı neden yanıyordu? Direnecek gücü yoktu artık. Gözlerini yumdu. Bir hamamın kapısından içeri daldı koşar adım. Yalınayak yürüyordu, apak mermerlerin üstünde. Giysilerini çıkarırken bir bir, günahlarını soyunuyordu. Büyük kurnanın başına oturdu. Kurnaya şakıyarak akan kaynar suyu, tas tas döktü belleğinde birikmiş sancılı duyguların üstüne..... Kırmızı rujlu dudaklarına, sabunu sürttü, sürttü… Bedenindeki ellerden, dudaklardan, dillerden arındı. Bebek pembesi yanakları gözyaşlarıyla yıkandı…  
... Seni bulduğum gece. Ezilmiş sütleğenlerin üstünde yatıyordun. Kim bilir hangi yırtıcı hayvanın pençesinden kurtulmuştun? İşi bitirilmiş, atılmıştın bir çalının dibine." Parçalanmış ruhu sızıyordu gövdesindeki yarıktan. Mahallenin sahipsiz çocuğu, ayyaşın oğlu. Abi dediği, kimi zaman onda babasının sıcaklığını aradığı genç adamın yanına sığınmıştı o gece yine. (...) Sonra birileri gelmişti yanlarına. Kaç kişiydiler? Onu bu hale getirenler adamlığını, insanlığını unutmuş olanlardandı. Bir çocuğun etine göz dikmiş sırtlanlar ordusu. (...) içlerinden biri, abisi, başını da okşamıştı af dilercesine. En çok ondan iğrenmişti...
"...Bana dokunan el kirliydi. Kirli olan ben değildim. Buna inanırdım kendimi. Aydınlığa döndüm yüzümü, güneş ışığıyla temizlendim, arındım. O kişi babamdı, abimdi, dayımdı ya da komşumuzdu, önemli değil. Kirli olan, bir çocuğa, bir insana kararmış yürekleriyle yaklaşanlardır..."  
Sayfa 122Kitabı okudu
... Ellerin değmedi bana, bakışlarına tutundum...
Reklam
    ....Loş odada, tahta döşemenin üstünde yatıyor. Kandan bir göl oluşuyor, bacaklarını aşıp ayakucuna yayılıyor. Bir sancı kasıklarını parçalıyor. Korkuyor, bağıramıyor. Bebeği, yaşamla iletişimini sağlayan kordon bağını gövdesine dolayıp, annesinin dölyatağına tutunmaya çabalıyor. Ne zamandır orada, yerde? Neden uyuyakalmış? Uyumamış, çektiği acıdan bayılmış. Burnunda kan kokusu, bacak arasında soğumaya yüz tutmuş bir et parçası. Bebek kıpırdamıyor,   göllenmiş kan jölemsi bir örtüye dönüşmüş,  sarmalamış gövdesini. Göbek kordonunu kesmeli.  Elleri durduramadığı bir titreme nöbetinde, makası güçlükle kavrıyor. Bebeği ağlamıyor diye o da ağlamıyor.....
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.