Ben bu kitabı okurken ne hissettim bilmiyorum ya da nasıl ifade edeceğimi
Kitaba başladım başlayalı bayağı bir şey vardı aramızda benzerlik, sanki kitap hikaye değil de ya da hayal ürünü değil de belki de gerçektir bilmiyorum ama sanki ben kendimi okudum.
Suzan'ın yaşadıkları, yarı yolda bırakılışları, mektup bekleyişleri , annesine sitemi, aşkı için yaşadıkları. Sanki benim için yazılmıştı. En çok da şey hissettim bu kitabı okurken yarı yolda kalışlarımı, ağladığım günleri, değmeyecek biri için çabalayışlarımı hatırladım...
Siz hiç Suzan gibi sevdiniz mi birini ? çabaladınız mı onun için ? yarı yolda kaldınız mı? ağladınız mı sabahlara kadar? tavan boşluğu izlediniz mi ?
Bir ailede baba ya da anne nedir ? bir ailede anne baba ya da anne çocukların gözünde nedir ?
Ben burada karakterlerin çocukluğunu yaşayamadığını, babanın bile babalıkla bir alakası olmadığını, bu çaresizlikte var olmaya çalışan bir aşkı var , olamayan bir aşkı daha doğrusu gördüm.
Ben şuna inanıyorum , bir insan bir defa sever severse ama gerçeğiyle, hakikatiyle, doğrusuyla, emeğiyle gerisi teferruattır , bilmiyorum ondan sonra ne kadar sevebilir yeniden .
Diğer karakterlerden niye bahsetmediğime gelirsem hiçbirini sevmedim, hepsi kendi arzularına ve zevklerine tutsak olmuş.