Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat kitaplarını, Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat sözleri ve alıntılarını, Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat yazarlarını, Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şemsettin Sami'nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseri 19. yüzyıl Türk edebiyatının önemli yapıtlarından biridir. Bu roman, Tanzimat Dönemi'nde kaleme alınmış ve 1872 yılında yayımlanmıştır.
dönemin kadın ve erkek ilişkilerini anlatan roman odağında aşk çıkmazı, toplumsal değerler, ahlaki çelişkiler, kişisel özgürlük
toplumsal sınıf
Kitap akıcı ve merakı celbedici. Okunuşu kolay, Osmanlıca kelimelerin aynı sayfada karşılığı var ki, okuduğum diğer kitaplarda yanısıra google'de Fransızca tercüme yaptırmak zorunda kalan birisi olarak çok memnun kaldım. Talat ve Fitnat'ın aşkı bir günde kolaylıkla ve keyifle okunacak türden. Toplum eleştirisi gayet yerinde ve düşündürücü idi. Eski toplum anlayışına başarılı bir şekilde ayna tutmuş diyebilirim. Arapça lehçesiyle Türkçe konuşan dadı çok hoştu mesela. Hem okunası hem de tarihi özellikleriyle bilinmesi gereken bir eser. Bilhassa evlenecek yaşta çocukları olan ebeveynlere tavsiye ediyorum. Bir de boşanan ve ayrıldığı kocasından hamile kaldığını eşine söylemek istemeyen kadınlara. Okuyunca anlayacaksınız...
Keyifli okumalar...
—A!!!... Kızım!... O ne söz!.. Biz sevincimizden çıldıracağız da sen diyorsun ki o kocaya varamam!... O dediğin koca kimdir? Sordun mu? Onun bir uşağına bile varmaya senin haddin yok. O kibar adamlardan. Biz fukara adamlar....
—Yok bey yok! Ben sizin evlenmemenizin sebebini sordum. Ben şu sebebi bilmez değilim. Lakin makul bir sebep olmadığından çürütmek için soruyorum. Sizin bir karınız var imiş. Severmişsiniz. Ölmüş. İşte evlenmemenizin sebebi bu değil mi? Lakin bak beyim: Siz o karı ile beraber yaşadığınız ömrü mü? Yoksa şimdiki ömrü mü tercih edersiniz?
—Ah! Onun ile yaşadığım ömür!..... Şimdi bana cihan zindandır. Ben şimdiki ömrü istemem ama kendime kıyamıyorum.
—Ey. Şimdi evlenir isen o eski saadetin avdet edecektir (geri dönecektir). Yine ömründen hoşnut olacaksın. Bu meyusluktan (ümitsizlikten) kurtulacaksın. Değil mi? Birinci karını sevdiğin gibi öbürünü dahi seveceksin.
—Ah!.... Bundan sonra ben karı sevmek!.... Başkasını sevmek! Benim sebebimden zavallı on beş senedir ki gençliğini bırakıp toprak altına girdi!... O toprak altında yatsın da ben başkasını seveyim!.... Yok yok. Bana rahat haram olsun! Bana düğün yakışmaz. Benim matem tutacak. Ağlayacak vaktimdir. Diyerek elini gözlerinin önüne koyarak düşünmeye dalar.
—Bey'im vazgeç bu efkârdan. Ağlamadan ne çıkar? Zannedersin ki senin bu türlü hareketinden o merhumenin ruhu hoşlansın? Bey'im ölülere rahmet dirilere rahat lazım. Senin gençliğine yazık! Gel seni evlendirelim...
İşte Ali Bey bu türlü düşünerek içini çekerek hiç bir azasını kımıldatmaksızın durur. Tabiatın manzarası ise değişmeye başlar. Yıldızlar -yağı kalmamış veyahut fitili tükenmiş kandiller gibiyavaş yavaş gözden kaybolurlar.
Nerede kaldı ki aşk oklavasıyla açılmış bir yufkaya müşabih olan (benzeyen) Fitnat Hanım’ın nazik gönlü maşukuna (sevdiğine) o kadar müşabih (benzeyen ve belki aynısı olan) ve o kadar güzel ve o kadar nazik olan kız kardeşini sevmeyecek!....