Tanrı'nın Gölgesi - Yavuz Sultan Selim ve Bilinmeyen Hikayesi

Alan Mikhail

Newest Tanrı'nın Gölgesi - Yavuz Sultan Selim ve Bilinmeyen Hikayesi Quotes

You can find Newest Tanrı'nın Gölgesi - Yavuz Sultan Selim ve Bilinmeyen Hikayesi quotes, newest Tanrı'nın Gölgesi - Yavuz Sultan Selim ve Bilinmeyen Hikayesi book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Osmanlılar ve genel olarak İslam üzerine çok sayıdaki eserinde Luther, Müslümanlar hakkında genel olarak kabul gören görüşten çok daha incelikli bir görüş geliştirdi. Aslında, kendi gelişen felsefesi ile İslam arasında birkaç anlamlı yakınlık fark etti. Belki de en güçlü ortak nokta, onun ve İslam’ın yerleşmiş inançlara karşı çıkma niteliğiydi. Müslümanlar hakkında, “Bütün heykelleri ve resimleri reddederler ve yalnızca Tanrı’ya biat ederler,” diye yazdı. İslam’ın “tek Tanrı’ya” ve onun ibadet ruhuna yaptığı vurguya, Katolikliğin tablolara, yaldızlı süslemelere ve ruhani seçkinlerin etraflarını müsrifçe donatma düşkünlüğünden daha çok saygı duyuyordu.
Sayfa 460Kitabı okudu
... Beden ve ruh, et ve öz arasındaki bu temel kavramsal ikili aynı zamanda Luther’in İslam’la ilgili diğer merkezi tespitlerinden birini de şekillendirdi, Osmanlılar tarafından ele geçirilen Avrupalı Hıristiyanların kaderi. Osmanlıların bütün Hıristiyanları İslam’a geçirmek istediğine dair yanlış bir inanca sahipti, ki görmüş olduğumuz üzere böyle bir şey yoktu. Luther, imparatorluk nüfusunun çoğunluğunu iki yüzyılı aşkın süre Hıristiyanlar oluştururken 1517’de bu çoğunluğun Müslüman hâle geldiğini bilmiyordu ya da umursamadı. Müslüman yönetimi altında mutlu, hatta isteyerek yaşayan bir Hıristiyan onun düşünemediği bir şey olmalıydı. Bu nedenle, imparatorluktaki Hıristiyanlık üzerine düşünürken Osmanlı Hıristiyanlarını -çeşitli Ortodoks zümreleri, Ermeniler, Keldaniler ve Balkanlar ile Ortadoğu’da yaşayan diğerleri- görmezden geldi.
Sayfa 458Kitabı okudu
Reklam
Selim’in İslam tarihindeki yeri bellidir; onun Hıristiyanlık tarihindeki, özellikle de Selim’in Memlükleri yendiği yıl, 1517’de başlayan ve küresel sonuçları olan reform açısından esas önemi ise o kadar da belirgin değildir. Hıristiyanlıktaki bu tektonik yarık ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun reform tarihindeki katalizör rolünün -genellikle göz ardı edilen veya görmezden gelinen bir etkidir bu- tam anlaşılmasıyla kavranabilir. Güneş doğudan Selim’in kısa ve sağlam yapılı bedeninin arkasında yükselirken, gölgesi Elbe Nehri üzerindeki Wittenberg* adlı küçük bir Alman şehrinin üzerine düşmüştü. ( * (1517) Martin Luther’in Protestan reformu hareketini başlattığı yer.)
Sayfa 448Kitabı okudu
1517’de, Selim’in “sayısız birliği” Suriye’den Kızıldeniz’in doğu kıyısı boyunca güneye doğru akarken, daha önce hiç rastlamadığı bir şeyle karşılaştı, üzerinde tuhaf, parlak taneler bulunan bir çalı. Kudüs ve Kahire’yi ele geçirmekten, halifeliği üstlenmekten veya İslam tarihindeki en büyük imparatorluğu kurmaktan muhtemelen daha fazlası olan bu bitki, Selim’in Memlükleri fethetmesinin en önemli -ve kesinlikle en kalıcı- sonucunu temsil ediyordu. Selim’in ordusunun Yemen’de bulduğu şey kahveydi... Hiç kimse, en azından batıda, bir Osmanlı padişahının kahveyi bugün olduğu küresel fenomen hâline getirmesinin kıymetini bilmez. Selim’in 1517’de topladığı kıtalararası birlik sağ olsun, kahve vücudumuzda dolaşır, güne sağlam başlamamızı sağlar, milyonlarca dönüm tarım arazisine hâkimdir, şirketlere milyarlarca dolarlık kâr getirir ve dünyadaki hemen hemen her türlü sosyal etkileşime hayat verir. Roma İmparatorluğu’ndan beri ilk kez, Selim Yemen’i -kahve buraya Etiyopya’dan gelmişti- Arap yarımadasından Bulgaristan’a ve Irak’tan Cezayir’e uzanan bir devlete dahil etti. Selim’in eski dünyada kurduğu ticari, kurumsal, politik ve kültürel bağlar kahvenin yayılmasını sağladı; ilk olarak Yemen’den Ortadoğu’ya, daha sonra Osmanlı’nın Doğu Avrupa’sına, İran’a ve Hindistan’a, sonunda da Batı Avrupa, Amerika ve Güneydoğu Asya’ya. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları dışında içilen ilk kahve 1580’lerin sonlarında Venedik’te içildi... Bugün kahve, dünyada en çok ticareti yapılan ikinci maldır, ilki bir başka Ortadoğu ihracatı olan petroldür.
Sayfa 385Kitabı okudu
Artık kırk altı yaşında olan Selim, kutsal kaftanı ve çok katmanlı dünyevi güçleri ile Akdeniz kıyı şeridine Adriyatik’ten Cezayir’e kadar -denizin tüm doğu yarısı- kesintisiz olarak hükmediyordu. Roma İmparatorluğu’ndan beri Karadeniz, Kızıldeniz, Hazar Denizi ve Akdeniz tek bir devlet tarafından yönetilmemişti. Selim, erken modern dönemin Sezar’ı olmuştu.
Sayfa 375Kitabı okudu
Selim, Aralık (1516) ortalarında yine küçük bir müdahaleyle Kudüs’e girdi, çünkü tıpkı Şamlılar gibi şehrin sakinleri onun gelişini bekliyordu. Yaptığı ilk işlerden biri, Kudüs’ün Hıristiyanlarını ve Yahudilerini koruma sözü vermek oldu. Kolomb Kudüs’ü fethetmeyi başarmış olsaydı, İslam’ı yok etme konusundaki uğraşları göz önüne alındığında, buna denk bir koruma eylemi hayal bile edilemez gibi duruyor. Selim ayrıca Kudüs’teki Ermeni, Kıpti ve Habeş kiliselerinin temsilcilerinin yanı sıra hahamlık liderleriyle de görüştü ve onlara ibadetlerini, mülklerini veya cemaat ilişkilerini Osmanlı yönetiminin değiştirmeyeceğine dair güvence verdi. Kutsal Kabir Kilisesi’ndeki Fransisken rahiplerinin maaşını arttırdı ve şehri ziyaret eden Hıristiyan hacılar için vize ücretlerini düşürdü.
Sayfa 360Kitabı okudu
Reklam
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.