Tanrı ve Fizik sözleri ve alıntılarını, Tanrı ve Fizik kitap alıntılarını, Tanrı ve Fizik en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tanrı'nın varlığının bilimsel bir teori gibi düşünülmesi, hem dine hem de bilime zarar verir. Bilim için zararlıdır çünkü eleştirel aklın, alternatif yaratıcı görüşlerin deney ve gözleme dayalı sürekli gelişmenin alanı olan bilimin merkezine iman konularını ve teolojik doktrinleri oturtmak, bilimde ortaçağ skolastisizmine benzer bir etki yaparak onun gelişmesine ve sağlıklı işleyişine engel olacaktır. Din için de zararlıdır, çünkü mü'min için varlığının anlamı ve hayatının gayesini oluşturan sarsılmaz ve kesin olan Tanrı inancını, bilimsel gelişmelerin hipotezlerin sallantılı ve değişken sahasına indirger.
Evrendeki hidrojen ve helyumun mevcut oranları, fizikçiler tarafından evrenin bir başlangıcı olduğunun ve sonsuz olmadığının önemli bir kanıtı olarak kabul edilir. Yapılan ölçümler, yıldızların ve gezegenlerin yapısının büyük ölçüde (% 75 oranında) hidrojenlerden oluştuğunu göstermektedir. Yıldızların yakıtının (ısı ve ışığının) hidrojen elementlerinin sentezlenerek helyuma dönüşmesiyle sağlandığı göz önüne alınırsa, eğer evren sonsuzdan beri var olagelseydi hidrojenin tamamen bitmiş olması gerekirdi.
Görebildiğimiz en uzak galaksiler, bize milyarlarca ışık yılı mesafededir. Diğer bir ifadeyle biz onların (ya da evrenin) milyarlarca yıl önceki halini görüyoruz.
Şişme teorisine göre, evrenimizin bir başlangıcı vardır, o başlangıcın bir sebebi de vardır. Fakat artık o sebep, bu
yeni anlayışta, Tanrı ya da evren dışı her hangi bir fizik üstü sebep olarak görülmemektedir. Aksine evrenimizin başlangıcı, daha sonra meydana gelen olaylar gibi, sebep-sonuç zinciri içinde meydana gelmiş bir olay olarak görülür. Bu yaklaşım, en azından, evrenimizin başlangıcında Tanrı'yı 'zamansal ilk sebep' olarak ele alan teolojik/kozmolojik açıklama biçimlerini geçersiz kılmış görünüyor.
Bilimi, temelde, evrende olup bitenler hakkmda güvenilir bilgi elde etmeyi sağlayan bir yöntem olarak tanımlayabiliriz. Bilim, doğa olguları arasındaki ilişkilerin gözlenmesine ve gözlem sonuçlarının mantıksal, rasyonel bir şekilde açıklanmasına dayanır. Bilimsel açıklama, etrafımızda cereyan eden olguların bir takım ön koşullara/sebeplere dayandırılarak ve o ön koşullar/sebepler ile söz konusu olgu arasında bulunan düzenliliğe göre açıklanmasıdır. Bilim yasaları -bunların matematiksel formüllerle dile dökülmesidir. ( Richard Feynman, Fizik Yasaları Üzerine, çeviren: Nermin Arık, TÜBİTAK Yayınları, 13. basım, Ankara, 2000, s. 1.)
Evrenimizin bir başlangıcı var mı? Yoksa o ezelî (başlangıçsız) mi? Bu soru, tarih sahnesinde yer aldığı ilk dönemlerden itibaren insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Antik çağlardan bu yana evrenin başlangıcı üzerinde kafa yoran insanlar, bu konuyu farklı mitolojiler, halk hikâyeleri, felsefî ve dini izahlarla açıklamaya çalıştılar. Thales, Anaximandros, Anaximenes, Heraklitos gibi filozoflarm ilk ilke (arkhe) ile ilgili söylediklerine bakılırsa, Antik Yunan'da felsefî düşüncenin ilk ortaya çıkışma bu sorunun kaynaklık ettiği söylenebilir.
... boşluk, hiçlik değildir. Aksine fizikte boşluk, "fiziksel bir yapı" olarak tanımlanır ve bazı fiziksel yasalara tabidir... Öyleyse evrenimiz, mutlak hiçlikten kendi kendine var olmuş değildir... Zira hiçlikten ancak hiçlik çıkar.
Bilime yöneltilen bir başka eleştiri de onun sürekli değişip, yanlışlanmasıyla ilgilidir. Bilimsel teorilerin doğruluğunun nihaî olmamasının sonucu olan onların sürekli değişmesi ve güncellenmesi olgusunu, topyekûn bilimsel bilginin ve bilimsel faaliyetin güvenilir olmadığına bir kanıt olarak görmek doğru değildir. Bunun yerine bilimdeki değişme ve yeni gelişmelerin, bilimi yeni veriler işığında, gerçekliği anlamada daha iyi bir noktaya getirdiğinin göstergesi olarak yorumlanmalıdır.