Ben insanlara ne yapmaları gerektiğini söyleyen bir din göndermedim. Ben sadece bütün insanlara iyiliğin neler kazandıracağını, kötülüğün ise nelere mal olacağını anlatmaya çalıştım. Bugüne kadar birkaç kişi beni anlamış olsa da onları dinleyen kişiler bizleri yanlış anlattılar ve bana ait olmayan sözleri, benim ağzımdan okudular. Sonra kendi aralarında dinler oluşturup toplulukları yönetmeye başladılar." "Ben birkaçınıza bir şeyler anlattım. Tıpkı sana anlattığım gibi. Onlarda başkalarına anlattılar. Anlattığım kişiler kadim dünyaya göçtüklerindeyse diğer insanlar anlattıklarımı bir yerlere yazıp benim sözlerimi kendi çıkarları için kullandılar".
Ben, Dünya'ya müdahale etmem Jack. Dünya sizlerin. Siz insanlara yapmış olduğum en büyük iyilik, neyin hak neyin şer olduğunu öğretmekti. Derler ki kim büyük bir günah işlerse Tanrı onu cezalandıracaktır. Hayır, Jack! Ben kimseyi cezalandırmam. Herkes işlediği günahın cezasını kendisi çeker. İnsanlar benden adalet dileniyorlar. Bilmezler ki adaleti sağlayanlar aslında kendileridir. Bir yerde adaletsizlik varsa çözümü bende değildir Jack. Çözümü, adaletsizliği yapan kişilerdedir. Ben, siz insanlara adaletin ne demek olduğunu öğrettim. Kullanacak olan kişiler de sizlersiniz."
Musa, Kızıldenizi yardı diyorlar. Ne kadar komik, öyle değil mi? O koca denizi yaran Musa mıydı? Ya da elindeki asa mıydı o koca denizin yarılmasını sağlayan? Yoksa Tanrı mı? Ama herkes Musa'ya minnet gösterdi. Tanrı'dan ise korktular. O koca denizi yarabilecek güce sahip olan varlık, kendilerine neler yapmazdı ki? Ama Musa kendilerine hiçbir şey yapamazdı. O da kendileri gibi bir insandı. O gün Musa'yı sevmekten ve minnet etmekten vazgeçselerdi Musa'nın yapabileceği tek şey arkasını dönerek gitmek olurdu. Musa yerine Tanrı'yı sevmeyi tercih etselerdi başlarına bir denizin geçirebileceğinden korkarlardı. İşte bu yüzden bayan Veronica, insanlar Tanrı'yı sevmek yerine Musa'ya tapınmayı tercih ettiler."