İnsanoğlu emek yoluyla ihtiyaçlarını karşılar ve doğanın sınırlılıklarının üstesinden gelir;
ancak insanların seçmediği ve kontrol edemediği spesifik toplumsal koşullar altında yabancılaştırıcı ve alçaltıcı bir hal alabilir.
İnsanların toplumsal tarihleri,kendileri onun bilincinde olsun ya da olmasın,kendi bireysel gelişmelerin tarihidir.Onların maddi ilişkileri kendi ilişkilerinin temelidir.
Bütün olumsuzluklara rağmen,komünist partilerin önemli bir rol oynadığı Latin Avrupa Marksizmi,göreli olarak güçlü ve radikal işçi hareketleriyle pratik ilişkinin dayattığı sorunlarla başa çıkmaya çalışmaktadır.
Tarihçiler arasındaki bir hizip,tarihsel materyalizmi tarih yazımına indirgedi,bu yüzden de onun teorik konumunu ve bugünkü toplumun çözümlenmesiyle ilgisini tamamen yadsıdı.
Her toplumsal form,ayakta kalmak için kendisine uygun belirlenmiş ahlaki değerlere ihtiyaç duyar.Bu ahlaki değerlerin de toplumla birlikte değiştiği ve farklılığa uğradığı anlamına gelir.Ancak bu mekanik bir süreç değildir.
Batı Marksizmi entelektüelizm ve yöntembilimcilikle suçlanabilir olmasına rağmen gelişmiş kapitalist ülkelerde sosyalizme geçiş ihtimallerine ilişkin pratik sorunları asla gözden uzak tutmadı.
Üretici güçler” insanları hayvanlardan yüksek kılar” insanların ihtiyaçlarını biçim vererek hedeflerini belirler ve insan kapasitesinin genişlemesini ve gerçekleşmesini sağlar.