Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tartışmacı Arkadaşlara Başarılar Dilerim

Ahmet Turan Alkan

Sayfa Sayısına Göre Tartışmacı Arkadaşlara Başarılar Dilerim Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Tartışmacı Arkadaşlara Başarılar Dilerim sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Tartışmacı Arkadaşlara Başarılar Dilerim kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Neler gördün hacım hele anlat bakalım." faslına düşünce hacıemmi kendi gözlemlerine nazaran en mühim bulduğu hadiseyi anlatmaya başlamış: -Mübarek yerde ezan Türkçe okunuyor, namaz Türkçe kılınıyor, Kur'an Türkçe okunuyor, hepsi pek iyi, pek hoş, bu hususta hiç yabancılık çekmedik. Lakin iş konuşmaya gelince adamlar (Araplar demek istiyor) sapıtıveriyorlar!
Sayfa 13 - Timaş 1.Baskı
Türkçemiz :( Sayenizde çarşılarımız sığır çobanlarının kasabalarına döndü, dil vadisine doludizgin girip bir hamlede Moğolistan'a vasıl olmak diliyordunuz; ama kader sizi Amerikan "country"sine düşürdü; bu hesapta yoktu belki ama neticede "Türkçe olmasın da tek İngilizceyle de idare ederiz" diye düşünmüş olmalısınız ki fazla debelenmeden zilleti kabul ediverdiniz. "İhtimal" kelimesine genetik bir hınçla saldırırken "possible" ile iktifaa mecbur kaldınız, bu arada "olasılık" da yetim kaldı. Bugünün İngilizcesine gösterdiğiniz "tolerance"ı ana diliniz Türkçeye fazla gördünüz. Şimdi Number One radyosu dinleyip cheeseburger'inizi dişlerken, fast food işine yatırım yapıp, rent a car firmasından kiraladığınız wagoon jeeple medya plazaların önünden geçerken, jogging yaparken, five o'clock tea'nizi, expressonuzu höpürdetirken, body shaper'le karın yağlarını eritirken genişlettiğiniz bu "mankurt" çığırının vaktiyle "ve" kelimesinden huylandığı için yazılarında "ve" bağlacı kullanmamakla öğünen dehşet tiplerinin açtığını bilemezdiniz.
Sayfa 23 - Timaş 1.baskı
Reklam
Duru Türkçe Sokak dilinin imlâya ihtiyacı yok. Senelerce "Halkımızın konuştuğu tertemiz dil, caanım türküler, mâniler... Saray, Arapça kırması ile tekellüm ederken halkımız dağ başlarında pınar suları gibi berrak bir Türkçe konuşuyordu." edebiyatının vahşi terörüne muhatap kaldık. Klasik Türkçeyi berhavâ uğruna azı çoğa, keyfiliği kaideye, azlığı çokluğa ve kibiri ihtişâma tercih ettik. Bugün okumuşuyla câhiliyle, mekteplisi ve ümmîsiyle bu kadar çok insanın "imlâsız"lıkla nasıl idâre edebildiğinin bir anlamı yok mu? İmlâ ve gramer, lisânın hukuku; lisan, muhakemenin ve hattâ varlığın zemini. Varlık! Olmasak da olur mu; peki var mıyız?
Sayfa 27 - Timaş 1.baskı
Genclik gunlerinde her sey ne kadar berrak, ne kadar kolay anlasilir ve ne kadar basitti; ise nereden baslanmasi gerektigini hepimiz gayet net biliyorduk; her sey cok kolaylikla tasnif edilebilir gorunuyordu; kendimizden emindik, tereddut denilen seyi tanimiyor, her turlu supheden azade bulunuyorduk. Omrumun zihni tereddutlerle golgelenmemis genclik eyyamini hatirladikca buruk bir tebessumun kuytuluklarina saklaniyorum; yetersiz beslenme eseri olsa da nesildaslarimla ayni "zihin selameti" icinde zihnen tasasiz ve berrak gecirilmis gunleri "hasretle" degil, "hasetle" yad ediyorum. Hasret degil, cunku o cinsten bir zihin selameti artik cazib gorunmuyor; "haset", cunku insan tabiatinda konformizme, zahmetsizlige ve kolay elde edilen seylere karsi tabii bir meyil var: "Haset o rinde ki asudedir simdi mezarinda" misrainda tarif edilen bir zahmetsizlik arayisi bu. "Hic kimsenin bu dunyada yoktur selameti / illa hayal-i yar musellem gelir gider" 
Sayfa 46 - Timaş 1.baskı
Roman okumayan dizini dover mi? Hayat kendi ahengiyle yuruyor ve onu fasillara ayirarak tabiatimizi hayata yabancilastiran bizleriz; "medeniyet" dedigimiz ve yucelte yucelte yere goge sigdiramadigimiz bilgi ve gorgu birikiminin nahos sivilceleri bunlar: Tefrik etmek kabiliyeti suphesiz cok degerli bir mevhibe; parcanin butun icindeki yerini ve agirligini kestirmek de oyle. Romansiz yasayabiliriz; ama ayni mantik, mektebe gitmeden yasayabilmenin de mumkun (hatta bazilarina gore daha dogru) oldugunu soyluyor; birini digerine kurban etmenin manasi yok. Limonatadan limonu tefrik etmek marifet; ama limonata ne sadece limondur ne de sekerli su. Roman okumayan ya davulcuya kacar ya zurnaciya demeye getirecek degilim: Hayatimiz roman zaten; anlamiyor musunuz?
Sayfa 57 - Timaş 1.baskı
"Efendimiz" Sairin, kesfi nefis; diyor ki: Muhammed (s.a.s.) beserdir; ama her beser gibi degil; taslar arasinda yakut ne ise oyledir." "Efendimiz" (*)in beser tarafini kesfetmek ve anlamak, onun vasitasiyla ve ondan sadir olan haberleri dogru degerlendirmek icin sart. Kendine has tabiriyle "Ene mislikum
Sayfa 73 - Timaş 1.baskı
Reklam
23.5 Derecenin Şiiri Niyetim işte böyleydi; ağaçların yaprağını döktüğü zaman bile nasıl güzel kalabildiğinden, çıplak dallardaki ışık-gölge lekelerinin nasıl ahenkli görünebildiğinden, güz yağmurlarının ürperterek kendine getirdiği toprağın güç fark edilir neş'esinden dem vuracak, sözü, kuzu yününden örülmüş kazakların yumuşaklığına, serin akşam saatlerinde tutuşturulan odun sobalarının çevresinde kesifleşen küçük saadetlere kadar sürükleyecektim. Aniden bunca şiiriyeti, yeryüzünün Güneş etrafındaki yörüngesinin 23.5 derecelik eğilmeye borçlu olduğumuzu hatırladım; bu eğrilik bizde hazan yapraklarını yelin önüne verip savururken, güney yarımküremizde kuru dallarda tomurcuk neş'esi uyandıran bir ilkbahar heyecanını doğuruyordu. Nice şiirin ekseninde 23.5 derecelik bir eğrilmenin yattığını fark etmek belki hiç şairane görünmüyor; ama şüphesiz asıl şiir 23.5 rakamında olduğu gibi "vb." kısaltmasının içinde yeknesaklaştırıverdiğimiz ayrıntılarda duruyor.
Sayfa 78 - timaş 1.baskı
Bilgi Eksikliği Üstelik bilgi eksikliğimiz, artan bilgi miktarına rağmen katlanarak derinleşirken bilginin bilgisizliği ile (ki cehalet buna derler) malul bulunmak pek ümit kırıcı. Cehaletin de galiba en azgın derecesi dünya nimetiyle mağruren körleşmek.
Sayfa 89 - Timaş 1.baskı
Yoğurdum Kara Polemik kelimesinin gunumuzde yuklendigi mânâ, dogruya erismek icin hasbî ve samimî bir cehd olmaktan coktan cikti; polemik, "ben yanilmis olamam, sen yanlis biliyorsun, dersini vereyim de gor" icgudusunun sig sularinda nefsi sekerlemeye yatirmasi gibi iptidâi bir mânâ yukune mahkûm oldu. Polemik, taassuba kibar bir elbise giydirdi. Inat, ilmî mahfillerde bile itibar goren bir dâvetli. Cehâletin oyle dereceleri var ki ancak ihtisasla kesbetmek mumkun olabiliyor.
Sayfa 91 - Timaş 1.baskı
Bilmem ki zamane çocukları da bizim gibi sadedil midir : bavul cesametindeki radyonun goblenle kaplanmış hoparlörünün arkasına nasıl olup da şarkıcıların, spikerlerin sığabildiğini merak ettiğimiz bir dem vardı ;sinema perdesini uzun zaman çok gelişmiş bir kukla sahnesi gibi algıladığımı hatırlıyorum.Perdenin altından hareket ettiren birileri olmalıydı
Sayfa 111 - timaş 1.baskı
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.