Genellikle insanın yaptığı işler onu manevi yönden şekillendirir. İyi amel insanı manevi yönden kendi özüne getirir ve salihler zümresine girmeye layık kılar. Diğer taraftan kötü işte onu kötülerin arasına katar.
Allahın laneti, rahmetinden uzaklaştırmasıdır. Meleklerin ve müminlerin laneti ise bedduadır. Bu lanetler her sabah ve akşam, zamanlı ve zamansız vakitlerde onlara ulaşmaktadır.
İnsanın sadece bir kalbi vardır ve o kalbe yalnızca bir mabudun aşkı sığar. Şirk ve birçok ilahlara davet edenlerin, aşklarına yer verebilecekleri birçok kalplerinin olması gerekir.
Bazı kişiler vardır ki onların İmtihanı tamamlanmış ve cezalandırılmaları kesinleşmiştir Ancak daha zorlu bir azabı tutunmaları için nimeti onlara fazlasıyla yayarak onları tamamen nimete boğar. Azaplarının daha şiddetli olması, mahrumların ve mazlumların acılarını daha iyi derk etmeleri için nimete boğuldukları ve lezzetler içerisinde yüzerken azap kırbaçları onlara vurulur.
İnsanların hayatlarında bir hakikat nuru vardır o da sadece iman nurudur. Onsuz bir hayat karanlık olacaktır. Ancak bu iman nuru yalnız Allah tarafındadır: "Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur."
Gerçek Müminler öyle kimselerdir ki nimet nasipleri olduğunda gururlanmaz ve gaflete almazlar. Onlara musibet geldiğinde ise ümitsizliğe düşmezler. Nimeti yüce Allah'tan bilirler ve onun şükrünü onun dergahına yönelerek yerine getirirler. Musibeti ise bir imtihan bilerek kendi amellerinin hesaba çekilmesi için olduğunu(bilerek) ve sabır göstererek yine onun dergahına yönelirler.
Müminler kendi mallarından ihtiyaç sahiplerine bağışlamakla kalmaz ilim, bilgi, güç, doğru karar verme, tecrübe ve kendi düşünce birikimlerini ihtiyaç sahiplerine vermekten yana da elleri geniştir.