Bağdat yakınlarındaki Tikrît’te doğdu. Bu şehre nisbetle Tikrîtî, mantıkçı kişiliğine atıfla Mantıkī nisbeleriyle anılır. İslâm kültürüyle şekillenen Tikrît ve Bağdat’ın ilmî muhitinde yetişti. Bağdat’ta Ebû Bişr Mettâ b. Yûnus ve Fârâbî gibi dönemin mantıkçı ve filozoflarından mantık ve felsefe dersleri aldı. Fârâbî’nin vefatından sonra Bağdat mantık okulunun başkanlığına getirildi. İbn Adî, bir yandan Süryânîce’den çeviriler yaparken bir yandan da İslâmî eserleri istinsah ederek devlet büyüklerinden bolca para alıyordu. Ebû Süleyman es-Sicistânî, Îsâ b. Ali, Ebû Hayyân et-Tevhîdî gibi İslâm düşünürlerinin yanı sıra İbn Zür‘a, İbnü’l-Hammâr, Ebû Ali İbnü’s-Semh gibi birçok Süryânî talebe yetiştirdi (Mohd Nasır b. Omar, XXXIX/3 [1995], s. 173). 20 Zilkade 364’te (1 Ağustos 975) Bağdat’ta öldü (İbnü’l-Kıftî, s. 363). Süryânî ve İslâmî kaynaklarda Yahyâ b. Adî’nin ilmî kişiliği farklı biçimlerde ele alınmıştır. Bazı kaynaklarda felsefede döneminin yıldızı (İbnü’n-Nedîm, s. 324) ve mantıkta Fârâbî’den sonraki tek merci (Maḳāle fi’t-tevḥîd, nşr. Semîr Halîl, s. 20) ifadeleri kullanılmış, bazı kaynaklarda ya kendisinden hiç bahsedilmemiş ya da metafizik görüşleri küçümsenmiştir (Ebû Hayyân et-Tevhîdî, s. 37). Hıristiyan kaynaklarında ise Yahyâ b. Adî’nin filozof kişiliğine ve Hıristiyanlık savunmasına vurgu yapılmış (Maḳāle fi’t-tevḥîd, nşr. Semîr Halîl, s. 45), “Şark hıristiyanları semasının ilk görkemli yıldızı” diye nitelendirilmiştir (Wolfson, s. 40). Ancak onun hıristiyan din adamı oluşu şüphesiz mantıkçı ve felsefeci kimliğinden önce gelir.