Teknik Olarak Yeniden-Üretilebilirlik Çağında Sanat Yapıtı

Walter Benjamin

Teknik Olarak Yeniden-Üretilebilirlik Çağında Sanat Yapıtı Sözleri ve Alıntıları

Teknik Olarak Yeniden-Üretilebilirlik Çağında Sanat Yapıtı sözleri ve alıntılarını, Teknik Olarak Yeniden-Üretilebilirlik Çağında Sanat Yapıtı kitap alıntılarını, Teknik Olarak Yeniden-Üretilebilirlik Çağında Sanat Yapıtı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
O halde aura nedir? Zaman ve mekanın alışılmadık dokusudur: bir uzaklığın eşsiz biçimde ortaya çıkışıdır, ne kadar yakın olduğu fark etmez. Ufuktaki bir dağ sırasını ya da seyircisinin üzerine gölgesi düşen ağaç dalını gözümüzle takip ederek o dağların ve ağaç dalının aura’sını soluruz. Bu açıklamanın ışığında, aura’daki mevcut bozulmanın toplumsal temelini kolayca kavrayabiliriz. Bozulma, her ikisi de kitlelerin gitgide artan oluşumuna ve hareketlerinin artan yoğunluğuna bağlı olan iki koşula dayanır. Bunlar: günümüz kitlelerinin nesnelere “yakın olma” isteği ve nesneyi yeniden-üretim yoluyla sindirerek onun benzersizliğini yok etmeye yönelik [Überwindung des Einmaligen jeder Gegebenheit] eşit ölçüde tutkulu merakları.
Sayfa 18
Sanat tarihini, sanat yapıtı içindeki iki kutbun arasındaki gerilimin işleyişi olarak görebiliriz; izleyeceği yol ise iki kutup arasındaki dengede yaşanan yön değişimleri ile belirlenir. Bu iki kutup sanat yapıtının tapınma ve sergi değeridir. Sanatsal üretim büyücülükte kullanılan figürlerle başlamıştır. Bu figürlerle ilgili asıl önemli olan gözle görülmeleri değil, mevcudiyetleridir. Taş devri insanı tarafından mağarasının duvarlarına çizilen geyik büyüsel araçtır, diğerlerince rastlantısal olarak görülmüştür; asıl önemli olan şey çizimi ruhların görmesidir. Hatta örnekteki gibi tapınma değerlerinde sanat yapıtını gözden uzak tutma eğilimi vardır. Sellada tutulan bazı tanrı heykellerine yalnızca rahip erişebilir; bazı Meryem Ana resimleri koca bir yıl boyunca üzerleri örtülü kalır; ortaçağ katedrallerindeki kimi yontuları ise aşağıdaki izleyici göremezdi. Ritüel için kullanılan belli başlı sanatsal uygulamaların ortadan kalkışıyla, ürünlerini sergileme fırsatları artmıştır. İstenilen yere gönderilebilen bir büstü sergilemek, tapınağın içinde sabit bir yerde duran bir ilah heykelini sergilemekten daha kolaydır. Tahta tuval resmin sergilenmesi, çok önceleri kullanılmaya başlanan mozaiği yahut freski sergilemekten daha kolaydır. Ve ayin müziğinin halka sunum açısından senfoniden daha az uygun olduğu söyleneme de senfoni, böylesi bir sunumun çok büyük olacağının vaat edildiği bir dönemde doğmuştur.
Sayfa 22
Reklam
Teknolojinin ve sonuçlarının kitleler üzerinde sebep olacağı tehlikeli gerginliği-kritik evrede psikozlu bir karakter üzerinde etkili olacak eğilimler göz önünde bulundurursak, aynı teknolojik ilerlemenin [Technisierung] bu tür kitlesel psikozlara karşı ruhsal bağışıklık ihtimalini ortaya çıkardığının da farkında olmamız gerekir. Bu, içinde zoraki sadist fantezi ve mazoşist yanılsamaların, kitleler de doğal ve tehlikeli gelişimlerine engel olabileceği kimi belli filmler aracılığıyla gerçekleşir.
Yeniden-üretilen yapıt, gün geçtikçe artan miktarda, yeniden-üretim için tasarlanan bir yapıtın çoğaltılmışı haline gelmektedir. Örneğin, fotoğraf plakaları sayesinde istediğimiz sayıda baskı çıkartabiliriz; “sahici” baskı hangisi diye sormanın bir anlamı yoktur. Fakat sanatsal üretimde sahicilik kıstası aramayı bıraktığımız an, sanatın toplumsal işlevi tümden değişecektir. Ritüel üzerine kurulmak yerine, bambaşka bir uygulama alanını esas alacaktır: Siyaset.
Sayfa 21
Sinemanın optik dünyasına rahat vermeyen deformasyon ve klişelerin, dönüşüm ve dönüm noktalarının büyük kısmı gerçek dünyayı psikozlar, halüsinasyonlar ve hayaller biçiminde etkilemektedir. Dolayısıyla, kamera sayesinde, psikozluların ve hayalperestlerin tekil algıları kolektif algı tarafından sahiplenilebilir. Herakleitos'un, uyanık olanların ortak bir dünyası varken uyuyanların dünyaları ayrı ayrıdır, diyerek ifade ettiği kadim gerçek, sinema aracılığıyla çürütülmüştür. Bunda dünya çapında ünlü Mickey Mouse gibi kolektif düş karakterleri yaratmak, rüya dünyasının kendisini betimlemekten daha etkili olmuştur
Bir okuyucu her an bir yazar olmaya hazırdır. Bilirkişi olarak -son derece uzmanlaşmış bir iş sürecinde, alt pozisyonlarda olsa dahi bilirkişi olması şarttır zaten- okuyucu yazarlığa erişim izni kazanır. İşin kendisine ait bir sesi vardır. Ve bir işi sözcüklerle açıklayabilme yeteneği artık işin gerçekleşmesi için şart olan uzmanlığın bir parçasını oluşturmaktadır. Okuma yazma becerisi artık uzmanlaşmış yükseköğrenime değil, teknik okul eğitimine dayanmaktadır, dolayısıyla kamu mülkiyeti de öyle.
Reklam
118 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.