En Yeni Teneke, Sarı Sıcak, Pis Hikaye ve Ötekiler Sözleri ve Alıntıları
En Yeni Teneke, Sarı Sıcak, Pis Hikaye ve Ötekiler sözleri ve alıntılarını, en yeni Teneke, Sarı Sıcak, Pis Hikaye ve Ötekiler kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu memlekete, bu cennet yurda can feda... ilerliyecek. Ah Atatürk ölmeseydi... Talihsiz millet. Efendim, biz pirinç ekmeği icat etmeden önce şu topraklar çöldü, i bataklıktı... Aaah Atatürk ölmeseydi. Köylü çırılçıplaktı. Bir lokma ekmeğe muhtaç. Şimdi ya? Şimdi ırgat olarak çalışıyor, bir. Başak topluyor, iki. Biz Çukurova'ya çeltik icat etmeden bunların kursağına bir tek pirinç tanesi girmemişti. Şimdi hangi eve girsen, bir kocaman pirinç çuvalıyla karşılaşırsın. Çeltik ihya etti bu memleketi. Buralar cibinlik mibinlik görmemişti.
Kırık, belalı, yılgın, belki de birazcık mutlu bir ses: "Benim," dedi. "Beni tanımadın mı?" Sonra da çabucak ekledi:
"Borcumu ödedim." Son sözcükler birer zafer türküsü gibi
çıktı ağzından. Koşarak bir anda karanlığa karıştı.
Sabahleyin onu köprünün altında Güvercini maviye, hem
de masmaviye boyar gördüm. Teknenin ucunda ak Güvercin
öyle şanlı duruyordu. Beni görünce şöyle içten, ışık gibi candan güldü.
"Merhaba," dedim.
"Merhaba," dedi. Bıçkın, kurnaz, yenmiş, sevinçliydi.
Merhaba! Merhaba bre Çakır!
İşte bunu yazamam. İşte buna dilim varmaz. Kahrolurum. Çakırın bir hırsızlıktan dolayı tutuklandığını gazeteler
yazdı. Tam da Nusret Beye geldiği gece, belki Nusret Beyin
evinden çıkar çıkmaz tutuklanmıştı. Mahpushaneye gittim.
Çıkmadı. Ona biraz para, sigara bıraktım. Bir daha da aramadım, arayamazdım.
Birkaç gece karanlıkta bizim evin köşesinden, ben gelirken birisinin kaçtığını gördüm. Bir anlam veremedim, aldırmadım. Ya da polis sandım. Bana gözükmek istemeyen.
Sonra bir gece karşıma birden dikiliverdi: "Kim o?" dedim.
"Sen kimsin?"
"Hiçbir şey demem. Bir daha kimse gırtlağını sıkmayacak."
Nusret Bey bir kurtuluş ohu çekti:
"Sıkmayacak," dedi.
Ben inanmıyorum. Nusret Beye de, kendime de. Çakır
kimsenin boğazını sıkmaz. Çakır ekmek yediği sofraya bıçak
sokmaz.
Çok karanlık vardı. Seni Nusret Bey arıyor, dediler. Gittim, önünde bir mor binlik duruyordu.
"Biraz önce Çakır geldi," dedi. "Konuşmadı, merhaba demedi. Başı yerdeydi. Eli kanıyordu. Kulağı da kanıyordu,
yırtılmıştı. Dizlerine kadar çamura batmıştı. Zayıflamış bitmişti
de ... Şu binliği uzattı ağır ağır ... Uzatır uzatmaz da arkasını
döndü, yürüdü gitti. Ta avludan, sağ ol Nusret Bey bana iyilik
ettin, dediğini duydum. Ne dersin?