Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun

İbn-i Haldun

Most Liked Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun Posts

You can find Most Liked Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun books, most liked Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun quotes and quotes, most liked Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun authors, most liked Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun reviews and reviews on 1000Kitap.
1604 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Mukaddime
"İbn Haldûn’un tarih ve topluma ilişkin çağları aşan ve çığır açıcı nitelikteki kapsamlı açıklamalarını içeren Mukaddime, erken bir dönemde Osmanlı muhitinde yankı buldu ve kitabın 18. yüzyılda Şeyhülislam Pirizade Mehmed Sahib tarafından başlanan tercümesi 19. yüzyılda Ahmed Cevdet Paşa tarafından tamamlandı. Mütercimler, bu önemli klasik eseri Arapça’dan Türkçe’ye çevirmekle kalmamış, ek bilgi, eleştiri ve hataların düzeltilmesi gibi pek çok katkıda bulunarak, Osmanlı derinliğini ve bakış açısını yansıtan dikkate değer bir Mukaddime yorumu ortaya koymuşlardır. Mütercimlerin tercihlerine sadık kalınarak metin üzerinde sadeleştirme yapılmaksızın yayına hazırlanan bu eser, İslam medeniyet birikiminin farklı zaman ve coğrafyalarda nasıl yoğrularak geliştirildiğini gösteren güzel bir örnektir." Toplum ve insanı anlamak noktasında etkili bir eser, fakat müspet bilime dayandirilmayan ifadelere ne kadar tahammülsüz olmuşuz devam edemedim ilk cildin sonuna doğru bıraktım. Günümüz insanı ispat istiyor, bir iddia varsa kanıt görmeden iddiaya inanamıyor, bu hem iyi hemde kötü.
Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun
Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldunİbn-i Haldun · Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları · 20151,274 okunma
üslub&belagat
Şimdi “üslûb” lafzının inde’l-ıtlâk ehl-i fen indinde murad olan ma'nasını burada beyân edelim. Ma'lûm ola ki üslûb, onların indinde kendisinde terâkîbin nesc olunduğu minvâlden yâhut ifrâğ ve imlâ olunduğu kāliptan ibâret olup, gerek vazīfe-i i'râb olan asl-i ma'nâyı ifâde i'tibâriyle ve gerek vazife-i belâğat ü beyân olan kemâl-i ma'nâyı yani havâss-ı terkib-i ifâde i'tibâriyle ve gerek vazife-i fenn-i arûz olan vezin i'tibâriyle kelâma ait olmamakla bu ulûm-ı selâse bu sınâ at-ı şi’riyyeden hâriçtir.
Sayfa 359 - YEK
Reklam
Şiirin tarifi
Yani şiiri "Isti'are ve evsāf üzre mebnî ve vezin ve kāfiyede müttefik olan cüzlere münhall ü mütecezzi ve her cüz'ü mâ-kablinden ve mâbadinden ayri olarak garaz ve maksadında müstakill ve Arab'ın bu bâbda ma'rûf olan esalib-i mahsusası üzre cârî bir kelâm-ı beliğdir” diye ta'rif eyleriz.
Sayfa 363 - YEK
Ve belki "üslub" dedikleri, terakib-i muntazamanın her bir terkib-i mahsusa intibakı i'tibâriyle küllî olan sūret-i zihniyyesine aid olur. Ve ol sūreti, zihin a'yân ueşhâs-ı terâkîbden intizâ'u tecrîd ile onu hayâlde kalıp yâhut minvàl gibi kılıpba dehû iʻrâb u beyân i'tibâriyle inde'l-Arab sahîh olan terâkîbi bulur. Ve ben-nânın yani mi´mârin binâyı kālıb-ı mahsūsuna be-tabaka döküp sığıştırdığıve nessâcın yani culâhın, bezi “minvàl” ta bîr olunan ağaç üzerine dokuyupsardığı gibi terâkîb-i mezkûreyi ol sūret-i zihniyyeye göre nesc ü i'mâl eder.Tâ ki bu kālıp kendisinin maksūduna vâfî olan terâkib-i lâzimeye şamil ü vâsi“ve kelâm dahî meleke-i lisân-i Arabî i'tibâriyle sahîh olan bir sūret üzre vâki'olur. Zîrâ fünûn-ı kelâmdan her fennin esâlîb-i mahsūsası vardır ki esalîb-imezkûre ol fende ahvâl ü enhâ-i muhtelife üzre bulunur. Nitekim şiirde suâl-itulûl, tulûla hitāb ile olur, şâ'irin (....) kavli gibi. Veyahut refiklerin tevakkufunu istid'â ile olur ... kavli gibi. Veyahut talel izerine bika eylemelerini rica ile olur,... kavli gibi Veyâhut muhâtab-ı gayr-i mu`ayyenden istifhâm-ı cevapile olur ... kavli gibi.
Sayfa 360 - YEK
Bu hal de lisan-ı Türki'nin dahi hususıyyet-i ibarat ve terâkîbine göre evzân-ı mahsūsası olmak lâzım gelir ise de eslâfımız olan şu'arâ-yı Rûm bütün bütün şu'arâ-yi Acem'e taklîd ile tamâm-ı tamâmına evzân-ı Fârisiyye'yi istimâl edegeldiklerinden lisânımızın husūsiyyetine göre evzân-ı tabi'iyyesi te ayyün etmeyip bi'l-cümle eşârımız esâlîb-i terâkîb-i Fârisiyye üzre ma küd ü mahdud olup kalmıştır.
Sayfa 359 - YEK
Belagat ve zevk
Tahkikat-ı sabıkamızla ma'lum u müsteban olur ki lisan-ı Arabi'nin husul-i melekesi ancak kelam-ı Arab'ı kesret-i hıfz iledir. Şöyle ki: Kelam-ı Arab'dan pek çok şeyleri hıfz eden kimsenin hayalinde Arab'ın terakibi nesc ettikleri minval mürtesim olmakla o dahi o minval üzre nesc-i kelam edip onların içinden ne'şet etmiş ve ifade-i meramda meleke-i müstakırra hasıl oluncaya dek ibarat-ı Arab ile ülfet ü i'tiyad eylemiş mesabesinde olur. ... Ma'lum ola ki "zevk" lafzı ulema-yı beyan beynlerinde mütedavil olup ma'nası, lisanda belağat melekesinin husulüdür. .... İşte şu melekeye rasih u müstekarr olduğu halde ashab-ı fenn-i beyanın mustalahı olan "zevk" ismi istişare olunmuştur. Çün ki fi'l-asl bir nev'-i tu'm u lezzeti idrak etmek demek olup, tu'm nasıl ki lisan ile idrak olunur ise bu meleke dahi lisanda vicdani bir keyfiyet olduğundan ona "zevk" denilmiştir.
Sayfa 348 - YEK
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.