Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun

İbn-i Haldun

Oldest Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun Posts

You can find Oldest Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun books, oldest Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun quotes and quotes, oldest Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun authors, oldest Tercüme-i Mukaddime-i İbn Haldun reviews and reviews on 1000Kitap.
mıntıkatülburuc
Ve cirm-i arzın ekseri bahr içinde mestur olmakla küre-i ma ile arzın mecmuu bir küre add olunup bu mecmuu dahi cemi'i etrafından unsur-ı hava ihata eyleyip havayı dahi küre-i nar ihata etmiştir. Bunların mecmuuna anasır-ı erbaa ıtlak olunur. ... Ve kezâlik Felek-i Aʻzam'da mu'addilü'n-nehâr dâiresi gibi bir büyük dáire dahî farz olunup ol daireye “mintakatü’l-burûc” itlåk olunmuştur. Dâire-i mintakatü'l-burûc bir däiredir ki mu addilü'n-nehậr dairesiyle birbirine mukābil iki noktada mülakāt edip ba'dehû ol noktalardan ayrılıp nisfi mu'addilü'n-nehậr dâiresinin cenûbunda yani sağ tarafında ve nisf-1 âharı şimâlinde yani sol tarafında bulunmakla mu'addilü'n-nehậr dâiresini iki cânibden iki yay gibi kuşatıp mu'addilü'n-nehậr dairesi bu mintakatü'l-burûc dâiresinin arasında gâyâ başları birbirine muttasil iki yay miyânında kiriş gibi kalmıştır.
Sayfa 178 - Yazma eserler kurumu
Ancak bu misüllüler nadir ve tesadüf kabilindendir ve bunlar dahi ekseriya Kitab-ı Sibeveyh ile meşgul olanlar içinde zuhur eder. Zira Sibeveyh yalnız kavanin-i i'raba kasr etmeyip belki kitabını şevahid ü edille makamında eş'ar u ibarat ve emsal-i Arab ile memlu eylediğinden onda bu melekenin ta'limine salih biraz şey olmakla, ona iştigal eden kimse kelam-ı Arab'dan hisse-yab olarak bu melekeye mütenebbih olur.
Sayfa 347 - Yazma Eserler Kurumu
Reklam
Belagat ve zevk
Tahkikat-ı sabıkamızla ma'lum u müsteban olur ki lisan-ı Arabi'nin husul-i melekesi ancak kelam-ı Arab'ı kesret-i hıfz iledir. Şöyle ki: Kelam-ı Arab'dan pek çok şeyleri hıfz eden kimsenin hayalinde Arab'ın terakibi nesc ettikleri minval mürtesim olmakla o dahi o minval üzre nesc-i kelam edip onların içinden ne'şet etmiş ve ifade-i meramda meleke-i müstakırra hasıl oluncaya dek ibarat-ı Arab ile ülfet ü i'tiyad eylemiş mesabesinde olur. ... Ma'lum ola ki "zevk" lafzı ulema-yı beyan beynlerinde mütedavil olup ma'nası, lisanda belağat melekesinin husulüdür. .... İşte şu melekeye rasih u müstekarr olduğu halde ashab-ı fenn-i beyanın mustalahı olan "zevk" ismi istişare olunmuştur. Çün ki fi'l-asl bir nev'-i tu'm u lezzeti idrak etmek demek olup, tu'm nasıl ki lisan ile idrak olunur ise bu meleke dahi lisanda vicdani bir keyfiyet olduğundan ona "zevk" denilmiştir.
Sayfa 348 - YEK
Meleke-i belagatın husulü hakkında vs nahiv
Ale'l-ıtlak ehl-i emsar u medain işbu ta'lim ile müstefad olan meleke-i lisaniyyenin tahsilinde kasır oldukları ve lisan-ı arabi'den eb'ad olanlara bu melekenin husulü es'ab olduğu beyanındadır. Bunun sebeb ü hikmeti şimdiki lügat-i hadar ki onu ucmenin ihtilatı teşkil etmiş ve bu cihetle meleke-i uladan meleke-i uhraya nazil olmuştur. ... Nuhat dahi bu müsabakat u itina kendi fenn ü sına'atlarınadır zann u itikat ederler. Hakikat-i hal ise bu vechile olmayıp belki maslahat, kelam-ı Arab'a mümarese ve kesb-i ülfet ile bu melekenin talimindedir. Beli, fenn ü sına'at-ı nahiv bu mümarese vü ülfete sairinden akrebdir.
Sayfa 351 - YEK
Bu Asırdaki Arab Lüğati, Lüğat-i Mudar ve Himyer'e Muğâyir Bir Lüğat-i Müstakille Olduğu Beyânındadır Bu kazıyyenin isbâtı dahî bu vechiledir ki şimdiki kabâil-i Arab lüğati, ifâde-i merâm ve îfâ-yı delâlet-i kelâmda usül ü esâlib-i lisân-ı Mudarî üzre bulunup, yalnız, fa'il ü mefûlün ta'yîn ü temyizine harekât-ı i'râbiyyenin delâleti şimdi mefküd olmakla onların yerine takdim ü te'hîr ve karâin-i hâliyye ikäme olunmuştur.
Sayfa 340 - YEK
baʼz-i nuhật “Ben Arabın kelâmında tekrar buluyorum. Zira «إن زيدا لقائم» ve «إن زيدا قائم» ve زيد قائم kavillerinden her birinin manası birdir" demekle, Isâ b. Amr dahî ona cevâben bunların ma'nâları muhtelifolarak evvelkisi kıyâm-ı Zeyd'den zihni hâlî olan kimseye ifâde için ve ikincisi Zeyd'in kıyâmını işitip de inkâr eden kimse için ve üçüncüsü inkârında isrârı ma'ruf olan kimse içindir. Bu cihetle ahvâlin ihtilâfı ile delâlet dahî muhtelif olmuştur. Li'l-mütercim: İlm-i beyân bahsinde müellifin “ «إن زيدا قائم» mütereddid olan kimse içindir” demesi zāhir-i hâlde buraya münâkız gibi görünür. Ancak kütüb-i beyâniyyede musarrahtır ki muhatab mütereddid olduğu sürette te'kid müstahsendir, yoksa vacib değildir. Ve eğer muhâtab münkir olur ise kelâmın te kîdi vacib olur; ve inkârın za'f u kuvvetine göre bir yahut iki yâhut üç derece tekid olunur. Bu cihetle iki kelâm beyninde münâfât yoktur.
Sayfa 340 - YEK
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.