Terörün Sosyal Psikolojisi

Oğuzhan Başıbüyük
Terörün sosyal psikolojisi adlı kitap polis akademisi yayınları ve adalet yayınevi tarafından 2010’da basılmış olup, sosyolojik bir kavram olarak terörü ve terörizmin etkilerini ele almakta, farklı akademisyenler tarafından kaleme alınan makaleleri derleyerek terörizmin sosyal sebepleri ve teröristin toplum içerisinde kendine yer bulduğu psikolojik zeminlere ışık tutmaya çalışmaktadır. Bilindiği üzere terör sorunu, çeşitli Saiklerle birçok ülkede ortaya çıkmakta, ancak hiçbirisinde ülkemizde olduğu kadar yoğun hissedilmemektedir. PKK başta olmak üzere terör örgütlerinin ülkemize ve insanımıza yaşattığı acılar ve ekonomik maliyet meselenin vahametini ortaya koymaktadır. Kitap, PKK terörü başta olmak üzere Ülkemizin terörle mücadelede kaybettiği güç ile olması gerektiği konumu yakalayamadığını ve kısır çekişmelere sahne olduğunu ifade etmekte, sorunu bilimsel ve­riler ve yöntemlerle ele almaya çalışmaktadır. Kitabın genel olarak savunduğu temel argümanlar arsında terörle mücadelenin salt teröristle mücadele olmadığı, güvenlik sorununun yanı sıra ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları olan geniş bir sorun olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle terörle mücadelede güvenlik birimlerinin yanı sıra çeşitli sahalarda da profesyonel mücadelecilere ihtiyaç duyulmaktadır. Mücadele stratejilerinin planlanması, politikalar belirlenmesi ve hayata geçirilmesi, sebepten daha çok sonuç olan terörle mücadelede en temel esaslar arasında anılmaktadır. Ülkemizdeki mevcut terörle mücadele konseptinde, başarı ve sonuca odaklı adımlar atmayı engelleyen bazı sorunlar bulunduğu, bu sorunların mücadeleyi güçleştirerek bazı alanlarda çıkmaz sokaklar oluşturduğu belirtilmektedir. Bunlar arasında; terörün zamanla kendisini besleyen bir kısır döngüye dönüşmesi, terörle mücadele ederken bir süre sonra mücadele birimlerinin de bazı yanlış uygulamaları sürekli hale getirmeye başladığı, hukuk düzenine yönelik riskleri barındırdığı, egemenlerin üstünlük vurgusuna girişerek özgürlüklerin ihlal edilebilirliğinin sorgulandığı bir vasat oluştuğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla demokrasi ve insan haklarının önemine vurgu yapılmaktadır. Terörle mücadele ederken hukuk devleti ve insan haklarına bağlı kalabilmenin çağdaş demokrasilerin en önemli sorunsalını oluşturduğu, insan haklarından ödün vermemenin şiddetle savunulduğu bir ortamda da terörle mücadelede aksaklıklar oluştuğu gözlenmektedir. Nitekim 11 Eylül sonrasında dünyada oluşan paranoyanın verdiği tedirginlikle dünya genelinde bazı hak ihlallerini sıradanlaştırılabildiği de gözlenmiştir. Diğer taraftan, terör veya terörizmin, süreç içerisinde bazı kesimlerce kendisinden beslenilen bir rant çevresi oluşturduğu belirtilmekte, bu rant ortamının da ister istemez talipliler güruhunu doğurduğu vurgulanmaktadır. Nitekim iktidar ve üstünlük vurgusu terörün doğasında bulunmakta, bazı kesimlerde kurumsal anlamda üstünlük arayışlarını terör sayesinde sürdürme gibi bir yola girebilmektedirler. Sektör olarak terörün beslediği kesimler, bu doğal kaynağın sona ermesini istememekte, mücadele birimleriyle süregelen bir direnç içerisine girebilmektedirler. Dolayısıyla terörle mücadelenin başarılı olabilmesi, bu sektör ve rant odaklarının da nispeten başarısızlığa uğratılmasıyla mümkün olabilecek bir olgudur. Terörün oluşturduğu korku ortamı, toplumsal ve sosyolojik travmalara yol açmakta, ülkemizin yanı sıra dünyanın her yerindeki terör odaklarınca benzer korku ve şiddet sarmalı pompalanmaktadır. Oluşan korku bir süre sonra mücadele birimlerini ve karşı tarafları keskinleştirmekte, travmalar kangrenlere dönüşebilmektedir. Dolayısıyla terör belasıyla uğraşan kesimlerin psikolojik üstünlük ve sağlığı hiçbir zaman kaybetmemeleri, dirayet ve soğukkanlılığı elden bırakmaları zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Terörle mücadele aynı zamanda bir psikoloji yönetimi ve toplumsal psikoloji uzmanlığı gerektirmektedir. Terör örgütlerinin farklılıkları ve her bir metoda ilişkin geliştirilecek mücadele yöntemi, o ülkenin güvenlik ve demokrasi dengesini sağlamadaki başarısına bağlıdır. Dini istismar eden te­rör örgütleri ve bölücü-bölgeci terör örgütleri arasında farklılıklar bulunduğu gibi, aşırı sol ideolojileri benimseyen örgütler ile etnik unsurları barındıran örgütler arasında da farklılıklar bulunabilmektedir. Terörle mücadele eden birimlerin dikkat etmesi gereken temel prensiplerden biri, her görüş ve siyasi yaklaşıma karşı eşit mesafede durulmasıdır. Siyasi tarafsızlık, ideoloji, moral değerler, dünya görüşü ve inanç sistemleri karşısında eşit konum ve mesafede bulunmayı gerektirir. Unutulmamalıdır ki ötekiyle birlikte yaşayabilme kültürü, terörün ve zemin bulduğu argümanların çürütülmesinde en önemli etkendir. Kitabın temel aldığı terörle mücadeledeki sosyolojik-psikolojik yaklaşımlar, konunun bilimsel metotlarla değerlendirilmesini hedeflemektedir. Bilindiği üzere terör sorunu dünyanın eski çağlarından itibaren ortaya çıkmış olsa da bilimsel bir olgu olarak 1970'li yıllarda ele alınmaya başlanmış, konuyla ilgilenen bilim adamları yaptıkları araştırma­lar ile terör örgütüne katılan şahısların toplumsal ilişkilerini kopararak içinde bulundukları çevreye niçin düşman haline geldiklerini anlamaya çalışmıştır. Ortaya çıkan sonuçlarda mağduriyet algılamasının, diğer sosyal ve toplumsal nedenlere nazaran bir adım önde olduğunu göstermiştir. Eşitsizlik algılamaları, mahkumiyet düşüncesi, adaletsizlik ve baskı düşüncesi insanları teröre ve şiddete yönlendirmektedir. Terör örgütlerinin bu yöndeki çabalarında, kendi propagandalarıyla kitleleri yönlendirme ve motive etme arayışı en temel taban kazanma aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine yapılan araştırmalarda yoksulluk ve fakirliğin, terörün zemin bulmasını kolaylaştırıcı etmenler olduğu gerçekliği ortaya çıkmıştır. İşsizlik, legaliteden kaçma, gençlerin aidiyet arayışlarıyla bir guruba bağlanma istekleri, politik şiddet yoğunluğu, düşük eğitim düzeyi ve sorun çözücülerin aldıkları yanlış kararlar terörün sosyal çerçevede gelişmesine zemin hazırlayan etmenler arasında sayılmaktadır. Kitapta savunulan bir diğer önemli husus, terörle mücadelenin silah ve güvenlik bürokrasisinin yanı sıra örgütün eleman ve taban kazanma sürecini zora sokacak hamleleri hayata geçirmenin gerekliliği konusudur. Çünkü terörizmle bağlantılı olarak ortaya çıkan yasadışı göç, iç göç, sosyo-ekonomik ve kültürel sorunlar ile metropollerde artan güvensizlik ortamı eşdeğerdir. Kitaptaki en önemli vurgu teröristle mücadeleden ziyade terörle mücadele konsepti üzerinedir. Bu amaçla sosyolojik bir olgu olarak grup kimliği ve mücadelede demokratikleşme, eğitim, ekonomik gelişmişlik, din duygusunun istis­mar nedenleri gibi güncel konulara değinilmiştir. Örneğin din olgusunun istismarı süreci anlatılırken, Türkiye’nin terör gerçekliğine en büyük örneklerden biri olan Hizbullah terör örgütü ve militan profili üzerine örneklemelere yer verilmiştir. Yine terörizm kentleşme ve küreselleşme bağlamında incelenmiş, psikolojik, sosyal ve demografik açılardan incelemeler yapılarak ampirik veriler sunulmaya çalışılmıştır. Ülkemizde özellikle terör alanında yapılan bilimsel çalışmalardaki ampirik veri eksikliği nazara verilerek ölçme ve değerlendirmede ampirik metodun önemi üzerinde durulmuştur. Bilindiği üzere demokratik rejimler, farklılıkları bir arada yaşamakta ve bu farklılıkların daha iyi görülebildiği rejimler olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla terör hareketlerine taban teşkil eden eğilimlerin yumuşamasının, özgürlük alanının geniş­letilmesi ve büyütülmesi ile mümkün olabileceği, demokratikleşmenin terörle mücadelede son derece etkili bir işlev olduğu bir gerçektir. Radikalleşme eğilimleri ve terör hareketleri arasındaki ilişkide internet ve bilgi akışının olağanüstü etkisi olduğu, demokratik olmayan otoriter rejimlerin varlığı ile terör eğilimlerinin teşvik edici bir ivme kazandığı bilinmektedir. Kitapta terörle mücadelenin devletler açısından ne kadar zor olduğu konusu belirtilirken, diğer terörle mücadele yöntemleri arasında özellikle demokratikleşmenin rolü üzerinde durulmaktadır. Demokrasi kapsamında geliştirilen politikaların, terörist grupların zamanla kendi ta­banlarından gelen desteğin azalması sonucunu doğuracağı, demokratik değerlere bağlı kalmanın ve demokratik­leşmeyi bir silah olarak kullanmanın başarıya giden yolda büyük öneme sahip olduğunun altı çizilmektedir. Bireyin is­tihdamının, teröre angaje eğilimindeki kitleleri toplumsal hayata kazandırmanın en önemli yolu olduğu, işsizlik oranının yüksek olduğu toplumlarda ekonomik kayıpların yanında önemli sosyal maliyetlerinde ortaya çıktığı, adi suçlar ile radikal hareketlerin güç ka­zandığı, şiddet eğiliminin öne çıktığı, devlete itaat duygusunun zayıfladığı, sosyal sorunların ortaya çıktığı, eğitim bozukluğu ve birey inşa sorunlarının yaygınlaştığı vurgulanmaktadır. Nitekim bir ülkede eğitim seviyesi ve dolaylı olarak sosyal sermaye birikimi yükselirse, radikal-şiddetsel eğilimler güç kaybedecek, uzun vadeli ekonomik büyüme potansiyeli ile milli zenginliklerin gelişmesiyle iyi eğitilmiş ve istihdama kazandırılmış nüfus dinamik şekilde toplumsal yapıda yer alacaktır. Ekonomik gelişim ve büyüyen ekonomik sitemin de aşırı ideolojiler ve terörün üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Ülkemizde var olan radikal fikir ve dü­şünceler ve bu düşüncelerin oluşturduğu baskı ve kaosun ortaya çıkışında da ekonomik sıkıntıların olmadığını savunmak gerçek dışı olacaktır. Çünkü ekonomik sistemden memnun olmayanların, sistemsel sorunlarla ortaya çıkan baskı ve çıkar grupları yerine radikal gruplar ortaya çıkmakta, bu grupların da sistemden hak istemek yerine doğrudan sistemin kendisini talep etmeye başlayacağı belirtilmektedir. Kitapta ele alınan bir diğer önemli konu da dini istismar eden terör odaklarının fundamental eğilimleridir. Bu veriler aktarılırken, özellikle batı kaynaklı bazı kavramsal yanlışlıklardan bahsedilmekte, kutsal metinlerdeki ‘şiddet’ kavramları cımbızlanarak bazı dinlerin terörle eşleştirilmesine yönelik maksatlı kullanımlar ve hatalar üzerinde durulmaktadır. Bugünkü dini temalı terör hareketlerinin tarihsel arka planının ve fikir boyutunda haricilik ve vahhabilik düşüncesi olduğu, bu akımların kültürel ve teolojik arka planında bedevilik felsefesi ve hayat tarzının yattığı, İslam dininin temel kaynakları olan Kur’an ve sağlıklı hadis prensiplerine aykırı olan düşüncelerin din adı altında sunulma gayretlerinin islami olamayacağı belirtilmektedir. Günümüzde bazı terör faaliyetlerinin daha çok din maskesini kullandığını, bu aldatıcı yöntemle hem daha kolay militan dev­şirdikleri, hemde maddi ve lojistik destek bularak halk kitlelerini yana çekme politikası izledikleri gözlenmektedir. Oysa din, aslında bütün insanları kucaklayan ve huzur içinde bir yaşam sürmelerini sağlayacak prensipler üzerine bina edilmiş, ancak dönem dönem tarihte yan­lış yorumlanarak amacının tersi bir durumun ortaya çıktığı vaki olmuştur. Bu nedenle, din maskesini kullanan terör örgütleri­nin bazı düşünceleri ve kullandıkları bazı kavramlar tahlil edilerek, yanlışlıklar ve hatalar iyi tespit edilmeli, analizler yapılmalıdır. Din maskeli teröre ülkemizdeki en önemli örneklerden biri olan Hizbullah terör örgütünün profil ve eğilimleri kitapta detaylı olarak incelenmiştir. Örgütün askeri mensuplarının profillerine yer verilmiş, örgütün eleman kazanma yöntemleri, bireylerin terör örgütlerine neden katıldıkları, terör örgütlerinde eleman devşirme ve militan kimlik inşasının nasıl olduğu, sıradan bireylerin nasıl insan öldürme makinelerine dönüştürüldükleri, bireylerin örgüte katılmadan önceki yaş, eğitim durumu, meslek durumu, örgüte katılmadan önceki dindarlık ve örgüte katılmadan önce dini bilinçli yaşam gibi dinamikleri incelenerek örneklemler oluşturulmuştur. Kitapta kentleşme ve sağlıksız kentleşmenin ortaya çıkardığı sorunlarında terörün sosyal sebepleri arasında olduğu, ‘göç’ ve ‘suç’ ilişkisi, terör-göç ilişkisinde meselenin bir yönünün hayat emniyeti kalmayan insanların kırsal bölgelerden kentlere göçtüğü, ayrıca göç sonrası nüfusu hızla artan ve temel ihtiyaçları karşı­layamayan kentlerin radikal akımları ve terörü besleyen bir konuma gel­dikleri vurgulanmaktadır. Yine terörün dış göçte de etkili bir unsur olarak ortaya çıktığı, bir kısım göçmenin siyasal sığınma kanalına başvurarak teröre açık bir halde konuklama ihtiyacı hissettikleri belirtilmektedir. Kitabın şahısları incelediği ve ampirik veriler sunduğu bölümde terör örgütü mensuplarının eğitim durumları, sosyal taban, meslek durumu, gelir oranları, demografik farklılıkların etkisi gibi bazı değişkenlerin terör olaylarına karışan kişileri ve terör gruplarına katılımdaki etkileri ele alınmaktadır. Bir grup şahısla yüz yüze görüşerek anket uygulamasıyla derlenen veriler, terör olaylarına katılan şahısların demografik özellikleri ve sosyo­ekonomik durumları açısından özellikle teröre katıldıkları yaş aralıkları ve ebeveynlerinin eğitim durumları açısından genel bilgiler sunmaktadır. Türkiye’deki iç göçler ve oluşturduğu sosyo ekonomik zeminin terör odaklarınca istismar ettiği de bir gerçeklik olarak kitapta sunulmaktadır. Buna göre kentlerde oluşan göçmen grupların içinde bu­lundukları olumsuz koşullar nedeniyle terörizmin psikolojik zemini haline gelerek terör örgütleri tarafından istismar edilebildiği, göç edenlerin sosyo-demografik özellikleri, aile yapısı, ekonomik durum­ları, suç ve şiddet olayları ile ilişkileri, tutuklanma, gözaltı, intihar girişimleri, psikolojik sorunlar, uyuşturucu kullanma, Yahudi karşıtlığı, yabancı düşman­lığı ve kentteki diğer birey ve gruplara yönelik sosyal mesafe algıları gibi değerleri öğre­nilmeye çalışılarak bu veriler üzerinden ölçümlemelere yer verilmiştir. Kitapta sunulan ve terörün sosyo-psikolojik boyutuna dair ileri sürülen fikirlerin, terörle mücadele birimleri, akademisyenler, bürokrat ve yöneticiler ile ülkenin karar alma sürecinde bulunanlar için dikkate alınabilecek görüşler olduğu değerlendirilmektedir. İçindekiler Önsöz Prof. Dr. Zühtü ARSLAN Giriş: Terörün Sosyal Psikolojisi Dr. Murat SEVER, Dr. Hüseyin CİNOĞLU, Dr. Oğuzhan BAŞIBÜYÜK I. BÖLÜM Büyük Grup Kimliği ve Şiddet Prof. Dr. Vamık VOLKAN Radikalleşmenin Önlenmesi ve Terörle Mücadele Üzerinde Demokratikleşmenin Rolü Doç. Dr. Abdulkadir BAHARÇİÇEK Sosyal Sermayenin Oluşumunda ve Radikalleşmenin Önlenmesinde Eğitimin Rolü Yrd. Doç. Dr. Şadan ÇALIŞKAN, Arş. Gör. Oytun MEÇİK Ekonomik Model, Gelişmişlik ve Radikalizm: Avrupa Ülkeleri ve Türkiye Karşılaştırması Yrd. Doç. Dr. Selahaddin BAKAN II. BÖLÜM Dinî Temalı Terör Hareketlerinin Ana Nedenleri Doç. Dr. Ramazan BİÇER, Doç. Dr. Mehmet DALKILIÇ Din Maskeli Terörün Din Tahripçiliği Prof. Dr. Abdulhakim YÜCE Terör Örgütlerinde Militan Kimlik Profili: Türkiye’de Hizbullah Örneği Doç.Dr. Süleyman ÖZEREN, Yrd.Doç.Dr. M.Alper SÖZER, Dr. Süleyman DEMİRCİ III. BÖLÜM Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi Prof. Dr. Turgut GÖKSU, Prof. Dr. Veysel K. BİLGİÇ Terör Olaylarına Karışanların Sosyo-Ekonomik ve Eğitim Durumları ile Bazı Demografik Değişkenler Açısından Değerlendirilmesi Hakan AKŞEN, Bekir KOÇ Türkiye’de İç Göçler ve Kentleşme Bağlamında Terörizmin Sosyo-Psikolojik Zemini Doç. Dr. Yaşar ERJEM, Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul GÖDELEK Van İli Örneğinde Terör Suçlarına Karışan Kişilerin İç Göç, Sosyal Psikolojik ve Eğitim Açılarından Değerlendirilmesi Yrd. Doç. Dr. B.Dilara ŞEKER, Yrd. Doç. Dr. Aynur İlhan TUNÇ, Erdal ŞAHİN Türkiye’de Göç, Gecekondu ve Terör Üzerine Bir Araştırma: Adana Kenti Örneği Doç. Dr. Veysel EREN, Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÖZEL, Ömerül Faruk ALTINKAYA Sonuç: Teröre Sosyo-Psikolojik Açıdan Genel Bir Bakış Dr. Murat SEVER, Dr. Hüseyin CİNOĞLU, Dr. Oğuzhan BAŞIBÜYÜK
Author:
Oğuzhan Başıbüyük
Oğuzhan Başıbüyük
Author:
Murat Sever
Murat Sever
Author:
Hüseyin Cinoğlu
Hüseyin Cinoğlu
Estimated Reading Time: 8 hrs. 23 min.Page Number: 296Publication Date: 2010Publisher: Polis Akademisi Yayınları
ISBN: 9789758657599Country: TürkiyeLanguage: TürkçeFormat: Karton kapak

Comments and Reviews

See All
Henüz kayıt yok
Reklam
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.