Eleştirinin dozunu iyice arttırıp tepkinin tozunu da görmek istiyorum.
Ahmet Haşim’in “Bize Göre ”sini elime alsam on beşinci sayfayı açar, 1928’de İkdam ’da yayımlanan “ Münekkit” başlıklı denemesini okurum. İki yarım sayfaya dağılmış bu yazı aslında bir kitap oylumunda. Zavallı “münekkit ”in (gençlerin bilmeyeceğini düşünerek “tenkitçi”nin, daha da ileri gideyim “eleştirme”nin) çektiği sıkıntıyı okur, acısını hafifletmeye çalışırım. Ah zavallı eleştirmenim, bunlar 1920’lerin düşünceleri… Senin aynan düz ayna; başka cins aynalara çıktığın an hırpalanıp durdun. Yaranmak senin işin değil. Ne demiş Haşim, -içinden cımbızla çeker gibi yapmadan – yazının en başından birkaç cümle alalım: “ Bir mühendisi, bir şairi, bir doktoru, hatta ismini bile ömrünüzde işitmediğiniz herhangi bir mesleğe mensup birini, hiç anlamadığınız bir işinden dolayı beğenir gibi olunuz. Derhal bütün faziletler sizindir: Hayırhahsınız, zekisiniz, sevimlisiniz, terbiyelisiniz; ilminize, irfanınıza hiç diyecek yok. (…) İşte rahat yaşamanın düsturu! Hâlbuki her fikir otlağından, topal ve yaralı bir hayvan gibi, sopa ile, taşla, tekme ile uzaklaştırılan münekkit, hakikatte, insan zekâsının en müessir hadimlerinden biridir.”
Barış Erdoğan- Teşbih Taneleri – Deneme- Mühür Kitaplığı