Teşbih Taneleri

Barış Erdoğan

Teşbih Taneleri Gönderileri

Teşbih Taneleri kitaplarını, Teşbih Taneleri sözleri ve alıntılarını, Teşbih Taneleri yazarlarını, Teşbih Taneleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şiir kovandaki bal değildir, balın peşindeki arıdır. Herkesi adil sev, bana iki mızrap fazla vur Bu dizelerin altına Verlaine, V. Hugo yazdığımızdan çevremizdekiler “Aman Tanrım!” diye haykırırlar; Dıranas, Haşim ya da Turgut Uyar dersek “ Güzelmiş!” diye mırıldanırlar. Ya kendimize ait olduğunu söylersek şair çevresi şiiri şiir yapan ögeleri cımbızla ayıklamaya başlar, eksiklerini sayıp döker sen de korkundan dizelerini gizli hazinende saklarsın. Şiir ne Verlainlikte ne Hugolukta ne de Baudelairelikte… Ben şiirin kokusunu hiç dışarda aramadım, karanfil koklayan Necatigil’de rastladım, gül koklayan Fuzuli’de buldum. Anadolu şiirinin zirvesine çıkmak isteyen şair, altı yüz yıllık şiir geleneğini hazmetmeden- şair, kendi ulusunun şiirlerini hazmeden aslandır- şiir dağcılığına soyunmamalı. Sırt çantasına sadece Poe’yu koyan kendi topraklarının kokusunu bulamaz, Teksas’ta çobanlık yapar. Dilin tadına ancak kendi şiirimizle varırız. Anacak belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra Batı şiiri serüveni başlamalı. Onun da yolu yöntemi sağlıklı çevirilerden okumaktır. Sözcüklerin Türkçe karşılıklarını bulup allayıp pullamak sağlıklı bir şiir oluşturmaz. Barış Erdoğan- Teşbih Taneleri – Deneme- Mühür Kitaplığı
Kandinsky, resimlerinin arka planında ne olduğunu soranlara, “Örtüyü kaldırın görürsünüz.” der. Elbette örtü kaldırmak için Kandinsky olmak, dünyaya onun gözünden bakmak gerekir. “ Felsefe bir güzergâhta olmaktır.” diyen K. Jaspers’in felsefesine yakın bir yol izler, adeta, “Sanat, somuttan soyuta giden bir güzergâhta yürümektir.” dercesine resim yapar. Şiir de bir felsefe taşıdığına göre şair kendine özgü, somut ya da soyut bir yolda yürümelidir. Barış Erdoğan- Teşbih Taneleri – Deneme- Mühür Kitaplığı
Reklam
Eleştirinin dozunu iyice arttırıp tepkinin tozunu da görmek istiyorum. Ahmet Haşim’in “Bize Göre ”sini elime alsam on beşinci sayfayı açar, 1928’de İkdam ’da yayımlanan “ Münekkit” başlıklı denemesini okurum. İki yarım sayfaya dağılmış bu yazı aslında bir kitap oylumunda. Zavallı “münekkit ”in (gençlerin bilmeyeceğini düşünerek “tenkitçi”nin, daha da ileri gideyim “eleştirme”nin) çektiği sıkıntıyı okur, acısını hafifletmeye çalışırım. Ah zavallı eleştirmenim, bunlar 1920’lerin düşünceleri… Senin aynan düz ayna; başka cins aynalara çıktığın an hırpalanıp durdun. Yaranmak senin işin değil. Ne demiş Haşim, -içinden cımbızla çeker gibi yapmadan – yazının en başından birkaç cümle alalım: “ Bir mühendisi, bir şairi, bir doktoru, hatta ismini bile ömrünüzde işitmediğiniz herhangi bir mesleğe mensup birini, hiç anlamadığınız bir işinden dolayı beğenir gibi olunuz. Derhal bütün faziletler sizindir: Hayırhahsınız, zekisiniz, sevimlisiniz, terbiyelisiniz; ilminize, irfanınıza hiç diyecek yok. (…) İşte rahat yaşamanın düsturu! Hâlbuki her fikir otlağından, topal ve yaralı bir hayvan gibi, sopa ile, taşla, tekme ile uzaklaştırılan münekkit, hakikatte, insan zekâsının en müessir hadimlerinden biridir.” Barış Erdoğan- Teşbih Taneleri – Deneme- Mühür Kitaplığı