Te'vilatül Kur'an Tercümesi - 10

Ebu Mansur El Matüridi

Te'vilatül Kur'an Tercümesi - 10 Quotes

You can find Te'vilatül Kur'an Tercümesi - 10 quotes, Te'vilatül Kur'an Tercümesi - 10 book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
"Siz boş şeylerle uğraşarak her yüksek yere bir anıt mı dikersiniz? Temelli kalacağınızı umarak mı büyük konaklar yaparsınız?" (Şuarâ: 128-129) Yani bu dünyada ölecek ve yaptıklarının sevabını uman, kötülüklerinin sonucundan korkan kimsenin harcaması gibi değil de ebedî kalacağını uman birinin harcaması gibi harcamalar yapıyorsunuz. Yahut dünya onlara geniş, rızıkları da bol olunca sandılar ki kendileri orada temelli kalacaklardır.
Sayfa 371Kitabı okudu
"Onlar bu söz (Kur'an) üzerinde hiç düşünmezler mi?" (Mü'minûn: 68) Bahsettiğimiz gibi bunun iki farklı izahı mümkündür: Birincisi onun üzerinde düşünmeyi, tefekkürü terketme ve ondan yüz çevirme mânası, yani onun üzerinde durmadılar ve dü­şünmediler. İkincisi onun üzerinde durup gerçek bir tefekkürde bulunmanın gerekliliği anlamında olabilir. Yani onlar onun üzerinde durup tefekkür ettiler, düşündüler, onun hak olduğunu ve Allah katından indirilmiş olduğunu anla­dılar, ancak sırf inatları ve taşkınlıkları yüzünden, riyasetlerini kaybedecekleri endişesinden, ellerindeki söğüşleme imkânlarının sürdürülmesini istedikle­rinden dolayı ona tâbi olmadılar.
Reklam
"Sanıyorlar mı ki, onlara mal ve evlatlar verirken yalnızca iyilik­leri için çırpınıyoruz! Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar." (Mü'minûn: 55-56) Bu kâfirler sandılar ki kendilerine verilmiş olan evlatlar, mallar ve daha başka şeyler şer olarak değil sadece iyiliklerine ve hayırlarına olmak üzere verilmiştir. Allah Teâlâ onları yalanladı ve bu zanlarının yanlış olduğunu onlara bildirdi ve şöyle buyurdu: "Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar." Aksine Allah bunları iyiliklerine de­ğil, kötülüklerine ve günah olacak şekilde onlara vermiş bulunmaktadır. Oysa bu kâfirlerin kuruntularına göre kendilerine verilmiş olan mallar ve oğullar kendilerine iyilik olarak verilmişti.
"Verdiklerini, Rablerine dönecekleri inancından dolayı kalpleri ürpererek verenler..." (Mü'minûn: 60) Nasıl ki günah işleyen günahından ötürü korku içinde olursa, taat içinde olan da itaatinde Allah’tan bir korku içinde olur. Hz. Âişe, bu âyeti Hz. Peygambere (s.a.) sormuş ve “Bu âyette sözü edilenler içki içenler, hırsızlık yapanlar ve zina edenler midir?” demiştir. Hz. Peygamber cevap olarak: “Ha­yır! Onlar oruç tutanlar, namaz kılanlar, sadaka verenler ancak bu halde iken yaptıkları ibadetlerin kabul edilip edilmediği konusunda kaygı duyanlardır. Onlar hayır işlerde yarışırlar!”
"Kezâ Sinâ Dağı'nda yetişen, hem yağ hem de yiyenlerin ekme­ğine katık veren bir ağaç (zeytin ağacı) meydana getiririz." (Mü'minûn: 20) Allah (c.c.) ağacı yaratmış ve onu dağ üzerinde çıkarmıştır. Dağ, varlıklar içinde en sert ve katı olanıdır. Sonra O, ağaçta yağ var etmiştir. Yağ ise nesneler içinde en latif ve yumuşak olanıdır. Böylece bildirmiş oldu ki en sert ve katı olan bir nesneden en yumuşak ve latif olan bir nesneyi çıkarmaya kadir olan mutlak gücü hiçbir şey aciz yapamaz.
"Rahmân’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, câhiller onlara laf attığı zaman, 'selâm' deyip geçen kullardır." (Furkan: 63) Cahiller onlara cahillik ettiklerinde, beyinsizler onlara aşağılık davranışlarda bulunduklarında o cahil ve ayak takımı beyinsizlere cahillik edip de uymazlar, aksine onlara "selâm" deyip geçerler. Bazıları da şöyle dediler: Küfür ve incitici sözler işittiklerinde "selâm" deyip geçerler, yani sözde doğruluk ve dürüstlük ve yerinde (mâruf) bir tepki gösterirler. Onların beyinsizliklerine, cahilliklerine uymazlar, onlardan yüz çevirirler, seviyelerine inip de onlara söz yetiştirmeye kalkışmazlar.
Sayfa 309Kitabı okudu
Reklam