Te'vilatü'l Kur'an Tercümesi 17

Ebu Mansur El Matüridi

Quotes

See All
Tebbet, 1. Ayet. el anlamına gelen “yed” kelimesi dolaylı mânalar
Âyet-i kerîmede geçen ve el anlamına gelen “yed” kelimesi dolaylı mânalarla bağlantılı ise iki şekilde yorumlanabilir. Birincisi: Elin anılması yapıp etmekten kinâye olabilir, elin zikredilmesi iş görmenin onunla gerçekleşmesi sebebiyledir. Tıpkı şu ilâhî beyanlarda olduğu gibi: “Bu, ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir, yoksa Allah kullarına zulmedici değildir” {el-Enfal, 8/51}; “Başınıza gelen her bir musibet kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir” {eş-Şuara, 42/30}. Bu tür ifadeler kişiden sudûr eden kötü amellerden kinâyedir, yani böylelerinin amelleri ziyan olmuş ve boşa gitmiştir. İkincisi: “Yed” kelimesi zikredilip ön, ön taraf kastedilebilir, Cenâb-ı Hakk’ın “Onun önünden de ardından da bâtıl gelemez”{Dipnot} meâlindeki âyetinde olduğu gibi, yani önünden ve arkasından. Buna göre âyetin mânası “Ebû Leheb’in önceden yaptığı iyilikler yok olsun” demek olur. En doğrusunu Allah bilir.
Sayfa 380 - Tebbet Suresi.
Ebû Leheb’in künyesiyle anılması
Bir de şu var: Allah Teâlâ bazı âyetlerinde ateşe (cehenneme) kâfirin annesi (üm) demiştir, “Tartılan hafif olana gelince, işte onun anası (yeri yurdu) hâviyedir”{el-Karia, 101/8-9.} meâlindeki âyette olduğu gibi; bazılarında da cehennemden “mevlâ” (arkadaş, efendi) diye söz etmiştir, “Varacağınız yer ateştir. Sizin arkadaşınız artık odur, ne kötü bir dönüş yeri!”{el-Hadid, 57/15.} meâlindeki âyette olduğu gibi. Mümkündür ki kıyâmet gününde cehennem ateşi Ebû Leheb’e yaklaşıp kucağına yaslanınca bir anlamda evlat gibi olsun, kendisi de onun babası gibi olsun, şeklinde bir anlam verilmek istenmiştir. İşte bu sebeple Allah Teâlâ, ona Ebû Leheb demiştir.
Sayfa 381 - Tebbet Suresi.
Reklam
Ebû Leheb’in künyesiyle anılması
Ebû Leheb’in künyesiyle anılması açıklayabilecek birkaç ihtimali vardır. Birincisi: İnsanlar arasında adıyla değil künyesiyle tanınıp bilinmiş olabilir, bu sebeple meşhur olduğu künyesiyle anılmıştır. İkincisi: Kaydedildiğine göre adı Abdüluzzâ idi, Cenâb-ı Hak onu kendisinden başka bir tanrıya -ki o Uzzâ’dır- nispet etmeyi murat etmemiş ve künyesiyle anmıştır. Üçüncüsü: Allah Teâlâ Ebû Leheb’i bazı hususlarda ayıplamış ve tehlikeli sonuçlarla korkutmuştur. Şâyet onu öz adıyla anmış olsaydı sözü edilen ayıplama ve tehdidi, aynı ismi paylaşanların mevcudiyeti sebebiyle, başkalarına da yöneltecekti, zira Araplar çocuklarına isim verirken onları putlarına izafe ediyordu. Oysa Ebû Leheb künyesini kullanan başka kimse yoktu. İşte bu yüzden Ebû Leheb hitabını başkalarına yöneltme imkânı olmamıştır.
Sayfa 381 - Tebbet Suresi.
Arapça’da “Filan insanları kışkırtıyor” anlamında “Odun topluyor” denilir.
Sayfa 384 - Tebbet Suresi.
Yani karşılık olarak belirttiği nimetler O'nun azabından korkanlar içindir. Yahut nimetlerine karşı nankörlük etmekten endişe edenler içindir. Bunun esası şudur: Günahlardan sakınan ve itaatler yapan kimse aslında bütün bunları Rabb'inden sübhânehû ve Teâlâ'dan haşyet duyduğu için yapar. Şöyle denilir: Kim Rabb'ini en iyi biliyorsa o Rabb'in'den en çok korkan oluyor. Kim de en cahil ise O da en cüretkâr oluyor". Allah Teâlâ meâlen şöyle buyuruyor: “Kulları içinden ancak bilenler, Allah’ın büyüklüğü karşısında heyecan duyarlar"*. Hasan-ı Basrî şöyle dedi: "Haşyet" kalpte yer eden ve daim olan endişe halidir. Ya da Rabb'ine muhalefet etmekten ve O'nun nimetlerine karşı nankörlük etmekten korkar. En doğrusunu Allah bilir. *Fâtır, 35/28
Sayfa 314
Ona ne serveti fayda verir ne de kazancı!
Bu ilâhî beyan iki şekilde yorumlanabilir. Birincisi “Onun serveti, gücü ve kazandıkları Allah’ın azabından hiçbir şey azaltamaz” şeklinde olabilir, nitekim inkârcılar “Biz serveti ve çocukları fazla olan kimseleriz, dolayısıyla azaba uğratılmayız”{Sebe, 34/35.} demişlerdir. İkincisi “Onun serveti ve kazancı kendisine ne fayda sağladı?” biçiminde.
Sayfa 382 - Tebbet, 2. Ayet
Reklam
Evlat da Allah’ın bize lütfettiği bir nimettir.
Abbâs’a (r.a.), “Kişi kendi evladının malından alabilir mi?” diye sorulmuş, o da “Allah dilediğine kız çocukları dilediğine erkek çocukları verir”{eş-Şura, 42/49} meâlindeki âyeti okumuş ve “Evlat da Allah’ın bize lütfettiği bir nimettir, çocuklarımız da malları da bize aittir” demiştir.
Sayfa 382 - Tebbet, 2. Ayet
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.