"Zorbalar tarafından yönetilen halklar gelişemezler Alizeyd, bütün güçleriyle hayatta kalmanın yollarını ararken yenilik üretemezler ya da hata yapmanın cezası bir karkadanın toynakları altında ezilmekken ortaya yaratıcı fikirler sunamazlar."
"Eve gitmek istiyorum," diye fısıldarken gözleri yaşardı. Bu kesinlikle mantıksız bir arzuydu, zavallı denecek denli çocuksu bir dürtüydü ancak Kahire' ye duyduğu hasretin sebep olduğu sızı öylesine güçlüydü ki nefesi kesiliyordu.
Dara genç gönüllülerine büyük bir şefkat duyuyordu ve Manije'ye gönülden bağlıydı ama Süleyman'ın gözü aşkına, bazen sadece dağ manzarasına bakıp savaştan kendisi kadar bıkmış yaşlı bir adamla atlar konusunda iki çift laf etmek istiyordu.
Kendisini öyle işe yaramaz hissediyordu ki her şey üstüne geliyordu: Sorumluluklarının ve sürekli olarak ertelenen hayallerinin ezici yükünün altından kalkamıyordu.
Kadın ağlıyordu. "Neden zahmet edeceksin ki?" diye sorarken sesinde acı bir çaresizlik vardı. Bir sonra sarf ettiği sözler Nehri'yi varlığının özüne varana değin yaraladı. "Eğer kendini koruyamıyorsan bizleri nasıl koruyabilirsin?"