Boğulacaksam, eğer boğulacaksam... Madem boğulacaktım, denizlere hükmeden yedi öfkeli tanrının aşkına, neden bunca yol gelip kumları ve ağaçları görmeme izin verildi
Bu dalgaların her birinin tepesi bir dağ sayılırdı ve kısa bir anlığına bu dağın tepesinden etrafa bakan adamlar önlerinde pırıl pırıl, rüzgârlı ve çalkantılı engin bir deniz manzarası görüyorlardı.
Genç bir çocuk hevessiz bir şekilde ağır adımlarla yürüyordu yolda. Ellerini pantolonunun ceplerine gömmüş, birkaç madeni para karşılığında yatak kiralayabilmek için çarşıya doğru ilerliyordu.
Boğulacaksam, eğer boğulacaksam... Madem boğulacaktım, denizlere hükmeden yedi öfkeli tanrının aşkına, neden bunca yol gelip kumları ve ağaçları görmeme izin verildi?