Yıllarca çalışıp didinen ve para biriktirip İngiltere'de yaşamaya karar veren Richard Hanney, umduğunu bulamaz. İngiltere hayalindeki gibi değildir. Sonunda kararını verir. Eğer bir gün daha kalıp ilginç bir şey olmazsa Afrika'ya giden ilk gemiye binip, hayal kırıklığına uğradığı İngiltere'den gitmeye karar verir. ( Çok özür dileyerek yazıyorum, yazarı eleştirmek haddim değil ama bu bölüm bana çok saçma geldi. İnsanın hayatında ne kadar ilginç olaylar olabilir? Sen tut, ülkeyi terk etmek için ilginç bir şeyler bekle)
Fakat üst komşunun evine gelmesiyle işler değişir. Üst kat komşusu oldukça telaşlı, tuhaf ve panik içindedir. Richard Hanney'den bir şey ister. ( Şansa bak, ilginç bir şey gelişti.)
Maalesef vasattan öteye gidemeyen bir polisiyeydi. Hatta hayatimda okuduğum en kötü polisiye de diyebilirim. Bir kere konu çok dağınık. Yazarın ne anlatmak istediği belli değil. Üstelik inandırıcılıktan da uzak bir kurgusu var. Tüm bunları geçtim Otuz Dokuz Basamak, bir kitabın özeti gibi olmuş. Hani okuduğunuz kitabı özetle derler ya, işte böyle yazılmış.
Yalnız 1915 yılında yazılan bu kitap, birçok yazarlara ve filmlere ilham olmuş. Alfred Hitchcock tarafından 1935 yılında beyazperdeye de uyarlanmış. Tam emin olmamakla birlikte casusluk üzerine yazılan ilk kitap da buymuş. O dönemde filmi çevrilecek kadar neresini ilgi çekici buldular bilmiyorum fakat bana göre vakit kaybıydı.