Sıradan ve tekdüze bir yaşam bizi işe güce boğarak entelektüel bir geri çekilme yaşamamızı sağlıyor; oysa soyut düşüncelerin boşluğunda ya da manevi âlemin uçurumlarında dolaşanlar çılgınca düşüncelere kapılabiliyorlar. Tek sözcükle, uzun yaşamak için duygularımızı öldürmemiz ya da genç ölmek için tutkuların eziyetini kabullenmemiz gerek, işte işin kırılma noktası burada.