Bir tiyatro eseri olan Necip Fazıl’ın “Tohum” adlı eseri alelade bir piyesten çok daha fazlası… Tiyatronun hayatı yansıttığını, sanat eserleri arasında önemli bir yeri olduğunu fark eden ve harekete geçip bir çok tiyatro hikayesi kaleme alan üstad, zamanının ötesinde bir yazar olduğunu kanıtlamış. Ki o dönemlerde tiyatro ve sinema İslami camiada hoş karşılanmazdı.
**
“Form normu dayatır.” sözü üzerinde durup düşünürsek, tiyatro, sinema, roman gibi sanatlar esasında formdur. Bu sanat eserleri içerdikleri normların insanlara aktarılması ve hayat içinde bu normların normalleşmesi için türetilmişlerdir..
Şöyle bir geçmişe, yaşananlara bakarsak…
Gazete, Radyo, Sinema, TV, Tiyatro gibi türlü türlü formlar üreterek Batılılar kendi normlarını bütün dünyaya dayattı. Kendi değerlerini bu formlar aracılığıyla insanlara yüklediler. Böylelikle dünyanın pek çok ülkesinde kendi değerlerine ve kendi kültürüne yabancı nesiller türedi, türemeye devam ediyor.
***
Yapılması gereken Batı’yı kendi ürettiği enstrümanlar üzerinden vurmak, bizde kendi değerlerimizi normlarımızı yine tv, sinema, tiyatro ile önce kendi milletimize sonra tüm insanlığa duyurmalıyız. İşte bu hakikati gören Necip Fazıl Kısakürek, tiyatroya yönelmiş, pek çok eser kaleme almıştır. “Tohum” da onlar arasında çok önemli yere sahip. Milli mücadeleyi, öz kabuk ilişkisini, Anadolu ruhunu ve ülkemizdeki münevver sorununu bu eserinde ortaya koymuş ve bizlere miras bırakmış.
Okuyup dokumalı…
Kalplere dokunmalı…
Kitapla ve muhabbetle kalın.
