Tohum Dergisi - Sayı 162

Tohum Dergi

Tohum Dergisi - Sayı 162 Posts

You can find Tohum Dergisi - Sayı 162 books, Tohum Dergisi - Sayı 162 quotes and quotes, Tohum Dergisi - Sayı 162 authors, Tohum Dergisi - Sayı 162 reviews and reviews on 1000Kitap.
“Sabahı beklemeyiniz dostum, geceden yola çıkınız. Olur ki uyuyakalırsınız. Sırtınızdaki çıkında ebedi gayenin dürülmüş azıkları varsa ne mutlu size. Gece serindir, yapraklardan süzülen yel gözlerinizdeki yaşları kuruturken, ruhunuzda kâinatın derin serinliğini taşıyarak sabaha doğru yürüyüp fecri başlatınız. Cemiyetin vahşi, zehirli bitkilerle dolu, her dalında uğursuz baykuşların manasız telkinler yaptığı sık ağaçlı ormanlarında çetin yolculukların başlangıcı için sabahı beklemeyiniz. Sabahı beklemek öğleni, öğleni beklemek akşamı beklemek gibi bir ruh gevşekliğini doğurur. Beyninizi tırmalayan zaruretleri mi hatırlatıyorsunuz? Evet, hayatın zaruretleri ayaklarımıza dolanmış zincirlerdir ve ıstıraplarımıza çeşni katarlar. Fakat bu vahşi sahayı geçmek için hiçbir zaruret kâfi bir mazeret değildir. Ruhumuzu aldatmayalım, ebedi gayeye ihanet etmiş oluruz. Durduğumuz noktada inançlarımızın eskidiğini, yabancılaştığını hiç tecrübe etmediniz mi? En acı kayıp budur: Gerilemiş ruhların mütemadiyen tavizler vererek hayatla, zaruretle uyuşmaları… Filozofun öğüdü takip edeceğimiz en esaslı metottur: Uzun yolu seçiniz” (Mustafa Kutlu / Ya Tahammül Ya Sefer!)
EĞİTİM MESELEMİZE GELENEKLİ YAKLAŞIM: OSMANLI EĞİTİM TECRÜBESİ
Goethe Eckermann’a şöyle diyordu: “Müslümanların çocuklarının eğitimine başlama düsturları dikkate şayandır. Onlar gençlerini dinin bir temeli olan insanın başına ilâhî takdirin dışında bir şey gelemeyeceği inancıyla güçlendiriyorlar. Bununla gençler tüm bir hayata hazır ve ondan razı oluyor, başka bir şeye ihtiyaç duymuyorlar… Daha sonra Müslümanlar, ‘Karşıtının doğrulanamayacağı hiçbir şey yoktur.’ doktrinine dayalı olmak üzere felsefe eğitimine başlıyorlar. Böylece, tüm önermelerin karşıtlarını tespit etme ve açıklama ödevini vererek gençlerin zihinlerini çalıştırıyorlar; ki bu hiç şüphesiz düşünme ve konuşma hususunda büyük becerilerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır… Herhangi bir önermenin karşıtı elde edilince, muhakkak ki hangisinin gerçekten doğru olduğu ile ilgili bir şüphe ortaya çıkacaktır. Ancak şüphe geçicidir ve zihni sorgu ve deneye yaklaştırır, ki buradan da, doğru yapıldığı takdirde, yakîn ortaya çıkar, ve yalnızca yakîn ile insan tam tatmini elde edebilir.” Tüm bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere, Osmanlı bilim kültürü aynı zamanda tek bir gerçeği dayatmayan ve ‘açık bilim’ olarak adlandırılan bir anlayışı yansıtmaktadır.