Bakın, şurada bıyığımın altına, dudağımın üstünde pek hoş duran küçük çiçeği görüyor musunuz? Doktorlar buna ne diyorlar, biliyor musun? Oh! Çok hoş bir adı var. Karamela gibi tatlı bir ad: Epithelioma. Söyleyin benimle beraber, siz de tadını duyacaksınız.
“Epithelioma”: Çiçeklere takılan adlara da benziyor, değil mi?
Nedir bu biliyor musunuz? Ölüm.
Geçerken bu çiçeği dudağıma yapıştırı verdi.
“Hatıram olsun” dedi. Arkasından da şunu ekledi. “Beş altı aya kadar gelirim”
Şimdi söyleyin bana: Bu çiçek ağzımın içindeyken, sâkin, sessiz köşemde otura bilir miyim? Söylüyorum bunu karıma, soruyorum? “Nedir benden istediğin? Öpeyim mi yani seni?” “Evet öp beni” diyor. Geçen gün ne yaptı biliyor musunuz? Dudaklarını bir toplu iğne ile delik deşik etti, kanattı, sonra başımı iki eli arasına alarak beni ağzımdan öptü. Benimle beraber ölmek istiyormuş!
"Biz alfabeyiz, siz de alfabe öğretilirken kullanılan elma, arı, kedi gibi kelimeler. Biz sonsuza kadar tanımlanmışız, sizse şu anda yaşıyorsunuz. Şu somut, kuşkuya yer vermeyen benliğinizin on beş yıl geçmişte, diyelim on beş yıl önce, ne durumda olduğunu bir düşünün. Hatırlayabiliyor musunuz? O zamanki tutkularınızın ne olduğunu, kaçırmamanız gereken işi, o gece elde etmeniz gereken kadını, o yüce ülküleri, toplum sorunlarına bulacağınız kesin çözümleri hatırlayabiliyor musunuz? Önemli miydi bunlar? Onlar için o kadar gürültü koparmaya değer miydi? Ya on beş yıl sonra? Bugün sizin için çok önemli olan şeyler, bundan sonraki işiniz, karınız, evinizin ipoteği... Bunlar da birer hayal olmayacak mı? Geleceğin, bin dokuz yüz otuz altı yılının hayallerinin gerçek olduğunu düşünebiliyor musunuz? Bunlara güvenebilir misiniz? Bastığınız toprağa güvenebilir misiniz? Yoksa ayağınızın altından kaydığını mı hissediyorsunuz bu toprağın?"
"Bütün bu iğrenç insanlığa karşı öylesine bir nefret ve öfke ile dolup taştım ki, Sayın Yargıç, şu gözlerimin bütün şehri temelinden söküp atacak, onu bütünüyle yerle bir edecek güce sahip olduğuna gerçekten, -buna gerçekten- inanıyorum."
"Ama benim birinden birini seçebileceğim iki ayrı dünyam yok. Sizin hayal dünyanız benim tek gerçek dünyam. Onun içinde tutsağım ben. Sizin için gerçek olan dünyada da yaşayamam ben."
İKİNCİ YAZAR
Acı çekmekten kurtuldu, hiç olmazsa!
BİRİNCİ YAZAR
Artık ayakta duracak hali bile kalmamıştı…
PARONI
Ama, bana kalırsa, yaşamaktan bıkan bir insanın böyle bir şey yapması aptallık.
BİRİNCİ YAZAR
Ne yapması?
İKİNCİ YAZAR
Kendini öldürmesi mi?
ÜÇÜNCÜ YAZAR
Niçin aptallık olsun, canım?
BİRİNCİ YAZAR
Günleri sayılıysa artık!
İKİNCİ YAZAR
Onun yaşaması da yaşamak mıydı?