Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

23-24 Nisan 1993 Sempozyumu

Toplumsal Tarihte Çocuk

Bekir Onur

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
"İçerik olarak baktığımızda Batı'da çocuklara yönelik ilk kitapların tümüyle ibret verici dinsel öykülerden oluştuğunu görüyoruz. Yani öykülerin dayandığı bir ana metin olarak kutsal kitap var. Ve bu öyküler de öncelikle doğrudan çocuklar için değil, cahil halk için yazılmış. 16. yüzyılda Perrault'un derlediği ve sonradan Grimm Kardeşler'in yumuşattığı "Kırmızı Başlıklı Kız"ın ilk halinin son derece kaba ve erotik bir öykü olduğunu ve köylülerin kendi aralarında eğlenmek için anlattıklani bir öykü olduğunu bilirsiniz." Kitapta bahsetmiyor ama netten inceledgm üzre kırmızı başlık ergenlik çağındaki kızın regl dönemini yansıtıyormuş. Yani artık regl olan bir kız.. karanlık ormansa yetişkin hayatını.. kurtsa tahmin edildiği gibi cinsellik ve şiddet içeren dünya temsili oluyormuş. İlginç şeyler var. Bu kadarini not almak istedim.
Sonuç olarak Ariès, Ortaçağ Fransız toplumunun çocuk imgesiyle pek ilgilenmediği, çocukluğun estetikte olduğu gibi gerçek yaşamda da çabucak biten ve çabucak unutulan bir geçiş dönemi olduğu görüşüne varmıştı. Bu kayıtsızlığın, Ortaçağ demografisinin dolaysız, kaçınılmaz sonucu olduğunu düşünüyordu. Çocuk ölümlülüğü ve buna koşut olarak doğurganlık oranlarının yüksek olduğu bu toplumda insanların "olası bir kayıp" diye gördükleri bir şeye fazla bağlılık geliştirebileceklerini düşünemiyordu.
Reklam
Çocuk ölümü, annenin dramı olarak en çarpıcı biçimde Necati Cumalı'nın Boş Beşik oyununda yer alır. Bilinen bir masaldan uyarlanmış olan bu oyundaki yörük gelini evlendikten ancak yedi yıl sonra bir çocuk sahibi olmuştur. Çocuk, özellikle erkek çocuk anası olmak yörük töresinde kadının itibar kazanması demektir. Babanın da övüncü olan bebek göç sırasında en yüksek devenin sırtına bağlanır. Fakat yolda alıcı kuşlar bebeği parçalarlar. Anne aklını yitirir, yollara düşer, kendini çaya atar. Gelinin, kaynanasından çekindiği için yol boyunca bebeğini yoklayamamış olması hem yörük töresinin baskısı konusunda düşündürücü, hem annenin yasının yoğunluğunu artırıcıdır. Bu acı oyunda ünlü ezgi ile dile gelir. "Elmalıdan çıktım yayan, Dayan hey dizlerim dayan, Emmim atlı dayım yayan Bebek beni del eyledi Yaktı yaktı kül eyledi. Ala kilime sardığım Yüksek mayaya koyduğum Yedi yılda bir bulduğum Bebek beni del eyledi...."
Batı'nın ilk çocuk kitaplarının çocuğa sunuluş biçimi biraz da çocuk kitaplarının Batı'daki tarihiyle ilgili fikir veriyor. Saplı bir tahta üzerine oyulmuş alfabe harfleri ve tahtanın çevresine oyulmuş dini sözler. Bu tahta, sapına dolanan bir iple çocuğun boynuna asılıyor. Böylece çocuk boynuna asılan bu tahtayı her yere taşıyor, oynarken, gezerken sürekli eğitilebiliyor. (Kitabın bu biçimde kullanımına bizde rastlanmıyor sanıyorum.)
Yetişkin bilgisinin saklı meyvesini ulaşan çocuk, çocukluğun bahçesinden kovulurken yetişkin de çocuklaşmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz gibi çocukluğun toplumsal tarihinin araştırılması genellikle Ortaçağdan başlatılmaktadır. Ortaçağda bu bildiğiniz anlamda bir çocukluğun olmadığı görülüyor. Yetişkinlerin dilinde çocuğu anlatacak ayrı sözcükler bile yoktu. Çocuğun yedi yaşına gelmesine kadar süren bir bebeklik dönemi vardı. Çocuklar bu yaştan itibaren yetişkinlerin dünyasına giriyorlardı. Bu bilgiyi ortaçağa ait birçok belgeden, nesneden, üründen çıkarabiliyoruz. Örneğin Ortaçağda çocukların kendilerine özgü oyunları oyuncakları yoktu; çocuklar yetişkinlerin bütün etkinliklerini, giysilerini, oyunlarını, eğlencelerini paylaşıyorlardı. Toplum bugünkü gibi çocukları yaşa ya da psikolojik gelişim evresine göre ayırmayı bilmiyordu henüz.
Reklam
"Size bir ses getirdim, dört bin yıl öncesinden bir ses; bir daha duyamayacağınız bir ses, bir şiir. Bu dedi getirmem de kolay olmadı."
Sayfa 47 - Nippur'da bulunan yazıttan.Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.