Büyük akademisyen, teşkilatçı, vakıf adamı, her şeyden önce vatan sevdalısı Turan Yazgan'ı anlatan bir roman. Ömrünü dünyanın neresinde yaşadığına bakmadan Türk'e hizmet için sarf etmiş, tam bir dava adamıydı sayın Yazgan. Adı gibi Turancı, Türkçü ancak yine kendi ifadesi ile asla ırkçı olmayan biriydi Turan Yazgan. Milletini çok seven ama milliyetçiliği salt duygusallıktan uzak gerçeklere dayanan, uzun hedeflere adım adım ilerlemeyi öngören bir isimdi.
Romanın yazarı, Turan hocanın kadim dostu Renad bey, Türkiye'de daha çok Sultan Galiyev'in hayatını anlatan "Sırat Köprüsü" romanı ile bilinen, Tataristan Yazarlar Birliği Başkanlığı, Milletvekilliği gibi görevler yürütmüştür.
Romanda, bir bölüm hocanın çocukluk yıllarından başlayarak anlatılıyor, bir bölüm Rinat Bey'in hoca ile tanışması ve birlikte yaşadıkları ile devam ediyor. bölümler arası senkronizasyon iyi yapılmış; hocanın askerliği ile ilgili bir bölümü okuduktan hemen bir kaç satır sonra Sibirya tundralarında yaşanan bir olaya geçiş yapılınca garipsemiyorsunuz.
Romanı aynı zamanda Sovyetlerin son günleri ve sonrasında Türkiye ve Türk dünyası arasında ilişkilerin seyrinin kitabı olarak da okumak mümkün. Tarafların birbirlerinden beklentileri, yanlış anlamalar, süreci çıkarları için harcamaya çalışanlar, sivil toplumun ilişkilerdeki rolü ve bunun önemi gibi bir çok detayı, ilişkiler içerisinde rol oynayan bir çok ismi ve rollerini görebilmek mümkün.
