Şubat 2024

Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024)

Türk Dili Dergisi

Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) Sözleri ve Alıntıları

Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) sözleri ve alıntılarını, Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) kitap alıntılarını, Türk Dili - Sayı 866 (Şubat 2024) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İhmalkârlığımız, nemelazımcılığımız, tembelliğimiz yüzünden yarınlar âdeta bitmemiş işler mezarlığına dönmüş durumda, bugün ise elimizdedir ve ona tasarruf hakkına sahibiz. Şimdiyi, yani bugünü ihmal edenler zaten yarınları da kaybetmiştir. Zira bugünün yapılmamış işleri kendisine atıla atıla yarınlar, yarım bırakılmış, belki de hiç başlanmamış dağlar kadar işlerle gözümüzü yıldıracak ve o da başka bir günün mezarlığına yolculanacaktır.
Evet ertelenmiş, erinilmiş, yapılmamış, yarım bırakılmış işler hep kendisine atıla atıla yarın artık ağzına kadar dolmuştur. Hani “Bugün çok işim var.” deyip yarına erteliyorsun ya emin ol yarının bugününden çok daha dolu olacak. Bu yüzden derlermiş ki “İşlerin yoluna girmesi için yarını bekleyen kişi, karşıya geçmek için ırmağın akışının durmasını bekleyen kişiye benzer.”
Reklam
Basit bir hesap yapalım: Yarın, bugünden sonraki gündür. Yani yarın belli bir gündür. Böyle bakınca bir sorun görünmüyor. Ama biz, bugün için “yarın” dediğiniz güne ulaştığımızda onun adı artık “yarın” değil, “bugün” olacağına göre, bizim gördüğünüz gün hangisi oluyor, bugün mü yarın mı? Tabii ki bugün. Zira “bugün”ün yarınına ulaştığımızda o gün, bugün; bu sefer “yarın” da bir ertesi gün olacağına göre biz “yarın”ı asla göremeyeceğiz demektir.
Ana vatanımız gibi ana dilimiz de ortak paydamızdır. Anamıza hakaret edilmesini kabul edemediğimiz gibi, ana dilimizin de aşağılanmasına izin vermemeliyiz. Kontrolsüz göç, göç değildir. Yabancı kelimelerin hoyratça gelip dilimize yerleşmesine göz yummamalıyız. Vatanın bir karış toprağı için canını veren bizler, manevi vatanımız Türkçeyi de aynı şekilde koruyup kollayabilmeliyiz. Türkçe; Moğolistan içlerinden, Orhun Vadisi’nden kaynayıp akan coşkun bir nehir gibi, kızgın çöllerin, serin yaylaların, derin uçurumların, toprakların renklerini içine katarak Anadolu yaylasına ulaşmıştır. Geçtiği coğrafyanın renkleriyle beslenen dil nehri aka aka kendini arındırır. Yabancı renklerin dozu arttıkça arınma güçleşir. Her nehrin bir arındırma kapasitesi vardır. Zehirli atıklar sebebiyle ölen akarsular olduğu bilinir. Dilimizi zehirli atıklardan sakınmamız gerekir. Bunun için edinmemiz gereken en önemli şey dil bilincidir.
Yarın Şeytanı
Bir insan iyi bir iş yapmaya niyet ederse hemen “Yarın” adlı şeytan gelir ve o kişiye dermiş ki: “Çok güzel bir karar verdin, iyilik yapmak ne güzel. Ama acelesi yok, yarın yaparsın.” eğer kişi bu aldatmaya kanmaz ve iyilik yapmakta ısrarcı olursa bu sefer de “Geciktir” adlı şeytan gelir ve dermiş ki: Sakın bugünkü işini yarına bırakma, bugün yap; ama acelesi yok, daha gün bitmedi, biraz sonra yaparsın. Şeytan o kişiyi yapacağı iyilikten caydırmak için her kılığa girermiş. Kim bilir kaç defa bu şeytanlarla muhatap olduk da haberimiz bile yok! Sahi yapacağı iyiliği karar verdikten hemen sonra şöyle bir ileri bir geri “Acabaaa!”larla tartılıp silkelenmeyen kaç kişi vardır ki! İnsanın şeytan kadar azimli ve çalışkan olmadıkça onunla baş etmesi mümkün değil demek ki... Tam da burada, şeytanın bu hilesini bize “zımnen” haber veren Peygamber Efendimizin şu hadisini hatırlamak/hatırlatmak gerekiyor: “Heleke’l-müsevvifûn: Daha sonra/Yarın yaparım diyenler helak olup gittiler.” hep deriz ya “Daha gencim.”, “Amâaan önümde uzun bir ömür var!”, “Hele bir yaşlanalım, bakarız icabına!”. Sanki yaşlanacağımız, yaşayacağımız garanti gibi hep ilerilere erteleriz ya! İşte bu tavrın insanı helak edeceğini söylemiş sevgili Peygamberimiz. Sürekli “Hele bir yarın olsun!”cuların korkunç akıbetini Hz. Mevlâna çok açık bir dille anlatmış: Hele yarın, hele öbür gün diye vaat eder, Allah’a dönmeyi sallar durursun ya… İşte bu bekleyiş, mahşerdeki beklemedir, vay sana!5 Tekrarlayalım o hâlde: Kırk tane yarın bir bugün etmez! Çünkü elimizde bugün var, yarın değil.
Barış Manço, çocuk sevgisi önemli bir gelenek ve değer olarak yaşandığı ancak çocukla ilgilenenlerin küçümsendiği ülkemizin ekranlarında bir çocuk bilgesi gibi göründüğü zaman, her yaştan insanı büyüleyerek bu zor işi nasıl başarmıştı? Barış Manço’nun çocuğa eğilmesi ve “çocuksu” davranışları bir eksiklik değil, aksine sahiciliğiyle bir zenginlik sayıldı. Afacan çocuk duruşuyla çocukların romantik duruşuyla da yetişkinlerin çocukluklarına seslenmeyi başardı. Dahası, çocuk ile yetişkin arasındaki uzaklığın nasıl ortadan kaldırılacağının ilk örneğini de verdi çocuk şarkılarıyla.
Reklam
35 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.