Çakıl taşı tek başına çakıl taşı olabilmiş mi hiç, olabilir mi? Öteki taşlarla sürtüşe sürtüşe sivrilikleri yuvarlanmıyor mu? Çakıltaşı ancak öteki taşlar arasında, onlarla birlikte oluşmuyor mu?
İnsan da böyle işte!
Türk Evi Türk evinin nasıl çözüldüğünü, evdeki hayat merkeze alınarak ve herkesin (ev halkı ve komşu konutlar) düşünüldüğü bir yaşam sunma amacıyla tasarlandığını okuyoruz, görüyoruz... o kadar güzel bir bakış açısıyla hazırlanmış ki kitap kenti ve konutu her detayıyla görebilmenin önemini hatırlattı bana. Çok üzüldüğüm noktalar da oldu, yaşamı etkileyen çok kıymetli tasarım unsurlarımızı nasıl kaybettiğimizi gördüğüm detaylar mesela...
Kapı çaldığında evin hanımı bu kafesten bakarak kendisi görünmeden kimin geldiğini görürdü.
Böylece namahrem birisi geldiğinde kapıyı kendisi açmayarak yabancıya da görünmemiş olurdu.
Ecdadımızın mahremiyet hassasiyeti mimariye de tesir etmişti.
Yine kapı tokmaklarından bir ince bir de kalın ses çıkaranı vardı ki gelen misafir kadın ise ince tokmağı çalarak kapıyı bir erkeğin açmaması sağlanırdı.
Hey gidi yitirilen büyük medeniyet.
Bu inceliği yeniden bahşet bize Allahım.
Eski Türk evlerinde, dışarıya görünmeden kimin geldiğine bakmak için kullanılan, dışarı doğru çıkıntı yapan, sık ahşap kafesli pencere.
Eski Türk evleri genellikle iki katlıdır.
Üst katta "Kim geldi penceresi" vardır.
Kimin geldiğine buradan bakılır, kapı ona göre açılır.
Kim geldi pencereleri sık kafesli bir üslûpla genellikle ahşaptan yapılır.
Böylece içeriden bakan görülmeden, eve kimin geldiği görülebilir.
Bugün Anadolu kentleri, Türk yaşama biçimine uymayan, en azından yarısı iklimsel açıdan yanlış yönlendirilmiş konutların yan yana, üst üste yığılmalarıyla oluşan çok katlı apartman bloklarıyla dolmuştur.
Bütün kentler birbirlerine benzeyerek kendilerine özgü niteliklerini yitirmeye başlamışlardır.
Kaynak : TÜRK EVİ Kitabından daha az
“evlerin belki de en önemli özellikleri doğayla savaşmadan ona uymaları, belki de daha doğru bir deyişle, doğanın kan dolaşımı içinde olmaları… doğrudan yaşama biçiminden doğmaları… çevreye saygılı kalmaları…”