Türk İnkılâbına Bakışlar

Peyami Safa

Türk İnkılâbına Bakışlar Gönderileri

Türk İnkılâbına Bakışlar kitaplarını, Türk İnkılâbına Bakışlar sözleri ve alıntılarını, Türk İnkılâbına Bakışlar yazarlarını, Türk İnkılâbına Bakışlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Russo yazıyor ki: Harpten sonra amele gündeliklerinden daha az gelir sahibi olduğu halde yaşamak için daha fazla masraf yapmaya mecbur olan orta sınıfın hayatı her gün sıkıntı içindeydi. İşçi sınıfının hayatına intibak edemeyecek kadar ince ve her gün artan fiyatlara dayanamayacak kadar fakir olan bu sınıf, kendisini günden güne ezen bir kerpetene sıkışmış gibiydi. Son endişeleri kendi ihtiyaçlarını tatmin etmekten başka bir şey olmayan hükümetler tarafından fena muamele gören bu sınıfın (orta sınıfın) enkazı üstünde servetlerini inşa eden zenginler tarafından da istismar edilen orta sınıf eski üstünlüğünü gitgide kaybettiğini anlıyordu.
Matematik görüşten mahrum kaldığımız için bizde müspet ilim metodu kavranamadı; hendese (geometri) kafasına muhtaç kompozisyon sanatları, trajedi, roman, polifonik musiki doğmadı; hendesî perspektifleri idrak edemeyen, mesafe şuurundan mahrum Şark resmi, tek satıhlı primitif bir görüş içinde kaldı. Türk ilmi gibi Türk sanatının da Rönasansı idrak edemeyişi bundadır. Evvelce de yazdığım gibi Fatih’in İstanbul’u alarak açtığı büyük devrin kapısından içeriye Avrupa girdi, fakat kendisi giremedi. Biz yeni zamanın kapıcısı halinde kaldık.
Reklam
Akdeniz’e ve siteye kavuşan ahenkli ve muhteşem garp orkestrası karşısında, çöle ve stepe düşen İslâm şark tıpkı fasıl sazı gibi birbirlerine tek ses münasebetleri ile bağlı, mahdut aletlerden mürekkep zayıf bir vahdete sığınıyordu. Bu bakımdan şarkla garp arasındaki ayrılıklardan biri de steple site arasındaki farktır.
Dante, “İlâhi Komedi” sinin cehennem kısmında İbni Sina’yı ve İbni Rüşd’ü antikitenin en büyük on iki dehası arasında saymıştır.
Avrupa efkârı umumiyesi, şark denince, Hintli’yi, İranlı’yı, Arab’ı, Türk’ü birbirine karıştırır ve Asya’nın muhtelif akidelerinden yalnız birine ait vasfın damgasını bütün bu milletlerin hepsine birden yapıştırır. Avrupa’nın bizim hakkımızdaki hükmünden daha berbat ve tehlikeli olan şey, bizim kendi hakkımızda aynı kanaate sahip oluşumuzdur.
Şark dindardır, filozof değildir. Tarif etmeye mecbur kaldığı yerde idraki durur. Hindistan’ın ve Uzakşark’ın metafiziği bir kelime oyunudur ve bundan başka herhangi bir kıymetten mahrumdur. Her zaman, ispat edilmesi mümkün olmayan şeyleri iddia etmiştir. Tabiat üstündeki nüfuzu büyücülükten ibarettir. Şark düşüncesinde açıkça anlatılabilen, ölçülebilen, ispat edilebilen hiçbir şey olamadığı için, içine kolayca her iddia boca edilir. Büyü riyaziyeye bile müdahale eder. Bu esrar makinesi sayesinde bütün zorluklar birbirine sarmaş dolaş olur. Onları parlak bir sis içine itmek, sonra da koyu buhar yığınları altında birkaç belirsiz parıltıya inhisar eden imkân noktalarına gözlerini dikerek hoşça bir teşbih sürüsü içinde mücerretler uçurumunun dibine inmek ve tutulmayan vaidlere güvenerek realiteden alabildiğine uzaklara gitmek: İşte şark düşüncesi. Hâsılı bu şark için bilmek, sadece inanmaktır.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.