İnanç ve Jön Türk Temelinde

Türk Modernizmi

Hasan Gümüşoğlu

Türk Modernizmi Gönderileri

Türk Modernizmi kitaplarını, Türk Modernizmi sözleri ve alıntılarını, Türk Modernizmi yazarlarını, Türk Modernizmi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kemalizm aslında büyük ve esaslı bir din reformudur” diyen Falih Rıfkı Atay, bu reforumu şöyle ifade etmiştir: İslâm'da bütün şer'i meseleler iki büyük bölüme ayrılmıştır: Birinci bölüm, ahireti ilgilendirir ki ibadetlerdir: Oruç, namaz, haç, zekat! İkinci bölüm, dünyayı ilgilendirir ki bunlar da nikâh ve aileye ait hükümlerle muamelât denen mal, borç, dava ilişkileri ve ukûbât denen caza hükümleridir. Kemalizm, ibadetler dışındaki bütün âyet hükümlerini kaldırmıştır. *
Sayfa 263 - *Falih Rıfkı Atay, Çankaya,İstanbul 2004, s.429-30
Ahmet Hamdi Başar ise laikliğin dine muhalif gösterilmeden uygulanması durumunda onun Müslüman topluma kabul ettirilmesinin daha kolay olacağını dile getirmişti. 1930 yılında Mustafa Kemal, ona laiklik konusundaki görüşünü sorunca Başar şöyle demişti: "Laik inkılåbı adına ne yaparsak, hepsini İslam olarak yapabiliriz. Fakat din ile dünyayı ayıracağız dersek İslamlıktan uzaklaşmış dinsizlik yapmış oluruz. Hıristiyanlık dünya işlerinden uzak yaşayabilir; İslamlık ise yaşayamaz ... Laikliğin bizde anlaşılmaya başlayan şekliyle tatbiki dinsizlikten başka bir şey değildir. İslamlıkta din ile dünyanın ayrılması dinsizliğin ifadesidir. Bu durumda bütün yaptıklarımıza din muhalefet edecek; şapka giyeceğiz, din "gavur oldunuz" diyecektir. Yeni harfler, yeni kanunlar, hulasa yenilik namına her ne yaparsak hepsi dinin dışında olacaktır... Bizde dini cemiyetin dışına atmak değil, bilakis inkılâbın emrine vererek yaşatmak lazımdır. Camileri yıkıp, terk edip onların yerine halk evleri yapmak suretiyle hedefimize varamayız. Her zaman camide toplanan halka oradan sesimizi duyurmak; oraları modern halk evleri haline koymak; din sınıfını ortadan kaldırmak, herkesi din ve dünya namına konuşturmak mümkündür."
Sayfa 252
Reklam
Jön Türkler arasında dinî istılahları tahrif ederek, zaman zaman da alay ederek kullanmanın kendi aralarındaki konuşmalarda ve mektuplarda çok yaygın olduğunu görmekteyiz. Mekteb-i Tibbiye-i Askeriye'den mezun olan Âkil Muhtar Bey (1877- 1949) İshak Sükûti'ye 1898 yılında yazdığı bir mektubunda şöyle demişti: "Çok şükür (Allah'a değil ha!) dün imtihanları bitirdim."
Sayfa 249
Mustafa Kemal'in ihtilalci ve komiteci bir havanın hâkim olduğu Balkan coğrafyasında yaşaması ve ilk başlarda pek cok entrikayı çevirerek, iktidara geldikten sonra her türlü şiddete başvuran İttihatçılar arasında yer alması, onun daha sonra devlet gücüyle düşüncelerini uygulamaya koymasında etkili olmuştur. Bununla birlikte o, özellikle de Millî Mücadele döneminde İşlåm faktörünü devamlı göz ününde bulundurmuş, pozitivist görüşleriyle tanınmaktan kaçınmıştır. Onun bu siyasetine Mardin, ifadeleriyle dikkat çeker: "O, mukavemet hareketini yönettiği 1919-1922 yılları arasında Türkiye dışındaki Müslümanların yakınlıklarına ihtiyaç duyup, sık sık İslâm birliği temasını kullandı. İslâm temasını aynı zamanda, müttefiklerin fiili bir hapishanesi durumundaki İstanbul'da görevine devam eden Osmanlı Hükümeti'ne karşı, Anadolu Müslüman eşrafının hislerini harekete geçirmek için kullandı. O paradoksal olarak, ortadan kaldırmak üzere bulunduğu sırada bile, Hilâfet'in itibarından faydalandı. Fakat her iki durumda da, gelecekte hayali kurduğu Türkiye’nin ne şekilde olacağına dair kararını çok önceden vermişti."
Sayfa 246
Tek Parti Dönemi'nde topluma kabul ettirilmek istenen Islâm anlayışı, akıl ve tabiat bilimlerini esas alan pozitivist ve modernist düşünce sistemiyle paralellik arz ediyordu. "Vatan çocuklarını iyi bir vatandaş olarak yetiştirmek için klasik tahsil programları arasında yer alan yurt bilgisi ehemmiyetli" görüldüğünden “Vatandaş İçin
Sayfa 243
Gazzâlî, tekzibin dördüncü şeklinin, filozofların dışında kalan Mu'tezile ve Müşebbihe gibi bidat firkaların tekzibinin olduğunu belirtir. Gazzâli'in belirttiği şekilde bunlar Hz. Muhammed'i (s.a.v.) tasdik ederler ve bir fayda olsun veya olmasın asla yalanı tecviz etmezler. Bunlar tevil (yorum) ile meşgul olurlar, ancak yorumlarında hatalıdırlar. Bunların yaptıkları şey ictihat mahalline girdiğinden onları tekfirden kaçınmak gerekir. Ancak bu fırkaların arasında çok aşırıya kaçanlar olduğu için hepsinin durumu aynı değildir. Tekfirin olabilmesi için tekzibin gerçekleşmesi şart olduğundan açıkça tekzip etmeyen kimse tekzip eden kimse gibi kabul edilmez."
Sayfa 233
Reklam
89 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.