Pozitivizm’in kurucusu kabul edilen Aguste Comte bu durumu tasdik ederek şöyle demiştir:
“Pozitif ilimlerin Avrupa’ya girişi Araplarla (Müslümanlarla) dır. En azından fethettikleri yerlerde, gözlemci eğitim yapılabilmesi için okulları onlar kurmaya başladılar. Öyle ki hararetli bir genel arzu herkesi bu noktaya çekti. Pozitif olanın, ihtimali olan, fiziğin metafizik üzerine galebesi kendini öyle güçlü hissettirdi ki kilise mensuplarının bir kısmı dahi içlerinde iki de papaz olmak üzere tahsillerini tamamlamak üzere Kurtuba’ya gittiler ve orada Arap profesörlerden gözlemlemeyi ve gözlemci ilimleri öğrendiler.”123
1863l 869 yıllarında Fransa’da eğitim bakanlığı yapan ve Osmanlı eğitim kurumlarının sistemleştirilmesi için kendisine bir proje hazırlatılan Victor Duruy’un (1811-1894) şu ifadeleri de Müslümanların geçmişte medeniyet, bilim ve sanatta kaydettikleri başarıyı teslim ediyordu:
“Avrupa halkı cehaletin karanlık dehlizinde boğulmuş; ışığı, bir dikiş iğnesinin deliğinden sızıyormuşçasına az gördükleri sürelerde İslâm ümmeti ; edebiyat, felsefe, sanat, zanaatla pırıl pırıl parlıyordu: Bağdat, Kahire, Basra, Semerkant, Şam, Kayrevan, Fas, Gırnata ve Kurtuba gibi şehirler büyük bilim merkezleriydi. Bilim başka şehirlere ve milletlere bu merkezlerden yayıldı. Karanlık çağların Avrupa’sı İslâm şehirlerindeki keşifler, zanaatlar ve entelektüel sanatlardan yararlanmıştı.”129
128.Aguste Comte, Politique positive, Ill, 400’den naklen; Ahmed Rıza Bey, Batının Politik Ahlaksızlığı, s. 94.
129.Tunuslu Hayreddin Paşa, En Emin Yol, Cev.Alev Alatli,Şebahattin Yalçın,İstanbul 2004,s.123