You can find Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti quotes, Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Halide Edip ve Nezihe Muhittin Türkçü ve milliyetçi hareketin önemli isimleri olmakla birlikte yeni devletin yönetim kadrolarında yer alamayan kadınların önde gelenleridir. Milliyetçilerin (kendi içlerinden) kadın haklarını savunan önemli kadınları devletin siyasal karar mevkilerine getirmek istemedikleri anlaşılıyor. Bunun yerine modernleşmenin sembolü olmaları istenen kadınlar için ayrı kamusal görünürlük konumları sunulmuş. Erkeklerle siyasal alanda aynı siyasal mücadelelere katılan kadınların ulus-devlet kurulduktan sonra onun yönetimine katılmalarının sakıncalı bulunması modern siyaset anlayışında bugüne kadar etkisini sürdüren bir cinsiyetçi sakatlanma nedeni olmuştur.
“Erkekler daima kadınlara karşı kanunlar yapıyorlar halbuki Türk kadını artık erkeklerin bu müstebidane kanunlarına esir olmak mecburiyetinden kurtulacak kadar yükselmiştir. Bu nedenle kadınlar Meclis'te söz söyleyen erkeğin yanında kendi hukukunu müdafaa eden bir de kadın görmek istiyor. Geçen senelerde Meclis'te kadın mebusları olsaydı Hukuk-ı Aile Kararnamesi* görüşülürken kadınların seyahat meselesi mevzubahis olduğu zaman bizi müdafaa edecek vekiller bulunabilecekti.“
*Kadınların uzun mesafelerde yalnız seyahat edemeyeceklerini ve yanlarında bir erkek akrabalarının olması gereğini belirten yasal düzenleme.
…meşhur Beyaz Konferanslar'ın birinde siyasal haklar istemek ile ilgili olarak “O kadar cüretkâr değiliz, şimdilik kaydıyla oy hakkı talebinde bulunmuyoruz... şimdilik hukuk-ı medenniyye, insaniyet hakkı, yaşamak hakkı istiyoruz" deniyor.
…Türk modernleşmesi, 'eşit vatandaş olarak kadın' tanımını bir türlü yerine oturtamadığı için 21. yüzyıla -birçok başka sorunla birlikte- devretmiştir.
Kadın haklarını "eşit birey olma" ve erkeklerle eşit vatandaşlık haklarına sahip olma şartı çerçevesinde savunan modernist feministler, milliyetçi cumhuriyetçiler tarafından Avrupa hayranlığı, aşırılık, toplum hizmet beklerken kendi çıkarları ile uğraşma gibi politik argümanlarla eleştirilmişler; erkek düşmabı olarak yaftalanmışlar. Milliyetçi bakış açısından "vatanın hukuku" ile "kadının hukuku" arasında her zaman bir uzlaşmazlık algılanmış ve gerektiğinde kadının hukukundan vatanın hukuku uğruna vazgeçilebileceği düşünülmüş.
1924 Anayasası tartışmaları sırasında Afyonkarahisar milletvekili İzzet Ulvi Bey Anayasa'nın oy verme hakkını tanımlayan 10. maddesi görüşülürken "Her Türk seçme ve seçilme hakkına sahiptir." ibaresindeki Türk tanımı içinde kadınların da olup olmadığını soruyor. Anayasa Komisyonu başkanı Celal Nuri Bey de Türk deyince yalnız erkek anlaşılması gerektiğini belirtiyor.