Tanrı güneşin doğduğu yerden ta senin ülkene kadar (Harzemşah) olan yerleri bana verdi. Sen benim oğlum olup iyilik etmeye gayret edesin ki rahat edesin.
Bu kitabı herkes anlasın diye Türkçe yazdım. Çağatay Türkçesiyle, Arapça ve Farsça bir kelime koymayıp, o kadar sade yazdım ki beş yaşındaki bir çocuk bile anlar.
Şah Tahmasb'ın rahatı yoktu. Bucuğa Han'a elçi gönderip; " Ben Han'a oğul olayım. Timur Bey Cengiz evladına güvey oldu. Adı şimdiye kadar Timur Küregan'dır. Benim de gönlüm Cengiz nesline damat olmak istiyor." dedirtti.
Tarhan diye hiçbir vergiye tabi olmayan, her istediği zaman Han'ın yanına girebilen ve kabahat işler ise kabahat adedi dokuz olmayınca ceza görmeyen adama derler. Tarhanlık dokuz nesle kadar ırsi olarak intikal eder.
Bizden evvel geçen milletler yayı padişah alameti bilirler ve okları da padişahın elçisi saydılar. Çünkü yay oku hangi tarafa yollarsa o tarafa gider, yani padişahın elçisi gibidir.
“Bizler bilmem nasıl gaflet ise, tarihi Osmanlılardan ibaret zannederek yine bilmem, ne akılla o güzel dilimizi Arapça ve Acemce kelimelerle doldurup Anadolu’dan birçok kelimeleri unutmuşuz. Vakıa bu suç bizde değil, daha evvel yani Müslümanlıktan sonra Çağatay lehçesine bu ecnebi kelimeleri sokmakla başladıysak da biz bunda pek ifrata varmıştık. Bereket versin okumuşlardan daha ileri olan köylülerimiz, anadillerinden pek az kaybedip çoğunu saklamışlar da kendimizi büsbütün kaybetmekten bizi korumuşlar. Türk’ün Türkiye, Türkistan, Maveraünnehr, Kırım, Kazak, Kırgız, Kafkas, Çin, İran, Hint, Irak ve dünyanın her yerinde hep bir olduğunu, Türk ve Tatarın iki kardeşten başka birşey olmadığını, Cengiz ve Aksak Timur (Timurlenk)’un birer Türk büyük kumandanı ve ulu padişahları olduğunu, Timurlenk’le Osmanlı Türkleri Padişahı arasındaki muharebenin nasılsa zuhura gelmiş bir kardeş kavgası olduğunu artık anlıyoruz ve Türkiye siyaseti artık tabii mecrasını bulmuş oluyor. “