Çocuklarımızı Hüseyin Rahmi' yı bile okumak için ayrı bir filoloji tahsili görmek zorunda bırakacak kadar ölçüsüz, cezbeli ayıklamalar yüzünden az sonra elde sadece lisanın koçanı kalabilir. Saçakları, kubbeleri, cumbaları, sütun başlıklarını ve tepecamlarını ata ata Türkçenin mimarisi korkarım kübikleşerek her katına birer sıra pencere dizilmiş dümdüz, karaktersiz, şiddetle can sıkıcı bir antrepoya yahut siloya benziyecek; lisan Esperantomsu bir tarihsizliğe, ananesizliğe düşecek. Yirmi yıl önceki lisanı anlıyabilmenin bir ihtisas işi mahiyetine girmesi ile övünülemez.
Şu cümlesindeki eşitçilik de dikkate değer:"Lisan meselelerinde kandırmak ve kanmak çok güçtür; cahil insanın bile tabiî tepkisi saçmaları kendiliğinden geri çevirir!"("Geçmişte Türkçe")
Asya' daki ucu-bucağı bulunmaz koca Türkçe gölünün bereketli, fakat taşlı topraklı suyunu durulaştırıp içilir hale getiren tasfiye makinesi Anadolu' dur ve tadına tat katan hassasını da İstanbul vermiştir.