Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye Manzaraları

Murat Efendi

Türkiye Manzaraları Sözleri ve Alıntıları

Türkiye Manzaraları sözleri ve alıntılarını, Türkiye Manzaraları kitap alıntılarını, Türkiye Manzaraları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Oyuncak çocuk ruhunun doğal eğilimine cevap veremezse, eğer böyle bir dürtüyü uyandıramazsa veya ilgisinin devamını sağlayamazsa amacına ulaşmaz.
Anlatıldığına göre bir zamanlar Buhara hanı sultandan, en yüce ruhani efendisinin hoşuna gitmek için ne yapabileceğini bildirmesini rica etmiş. Sultan elçiye şu cevabı vermiş: "Han her yıl ülkeme gelen 40.000 dilencisini evde tutsun."
Reklam
Sürekli değişen ve hep yeniden doğan hilal, insan kibrini yansıtan anıtları yüceltmekten hiç hoşlanmaz.
Avrupadan dönüşlerinde, bilgili olanlar kendilerini iki şekilde gösterirler. Birincisi kendi ülkesinde hiçbir şeyi beğenmez ve her şeyi eleştirir. İstanbul'da en çok bulvarların, garların, güzel düzgün yolların ve benzeri şeylerin özlemini çeker. Buna karşın ikinci gruptan olan batı ülkelerindeki her şeye karşı inatla cephe oluşturur. İçinden kendi ülkesinin ve halkının kültür düzeyinin daha düşük olduğunu görür ama bunu itiraf etmek istemez ve batılı kültürün karanlık yönlerine asılıp, onu rezil etmeye çalışır, elbette tek taraflı bakış açısıyla yapılan iddialarla bunu başarmakta zorluk çekmez. Ama içlerinden bazıları çevreye bakmaktan çok deneyim kazanmaya ve öğrendiklerini mümkün olduğunca kullanarak yollarında ilerlemeye çalışırlar. Çoğunlukla başarılı olurlar ve içlerinde en yararlıları onlardır.
Kadınsı nezaketi, zayıflığıyla neredeyse nazlı denilebilecek Babıali efendilerinin yanında Anadolu erkeklerinin kaba saba, ama yiğitvari görü­nüşleri büyük bir tezat oluşturuyor. Gösterişsiz, doğal tavrını, kaypak incelikleriyle Haliç'teki bürokratların tavırlarıyla karşılaştırmak; kilise törenlerlerinde ilahilerle sallananları, "closerie des lilas"da kankan dansı yapanlarla karşılaştırmak gibi olur.
İri, Herkül gibi cüssesinde belirgin bir göbek vardı, bu durum saygın Osmanlıların belirleyici özelliğidir; dayanıklı ve olağanüstü bir kas yapısına sahip alt tabakada böyle bir şişmanlığa hemen hemen hiç rastlanmaz.
Reklam
Geleneklerin çökmeye başladığı dönemde, yani lstanbul'un fethinden hemen sonra Bizans adetleri ve yönetim prensipleri benimsenmeye başlandığında, idam kararlarının sonucu veya bu kararların gizli nedeni olarak mallara el koyma moda oldu. Mülk sahipleri başlarını, en azından böyle bir tehlikeden korumak için taşınmaz servetlerini dokunulmazlığı olan camilere bağışladılar. Kendileri ve birinci derece varisleri olan çocukları için bu mülkün kullanım hakkım aldılar, karşılığında camilere önemsiz miktarda kira ödediler. Ancak birinci derecedeki varislerin ölümünden sonra mülk caminin malı oluyordu. Kendilerini daha çok ömür boyu kiracı olarak gören mal sahipleri evlerinin sağlamlığıyla o kadar da ilgilenmiyorlardı.
Geçiş döneminin bazı yetersizliklerinden reformu sorumlu tutmaları ulemalara şüpheyle bakmayı gerektirmez, çünkü çok az insan insanlık tarihinin genel yüksek gerekliliklerini anlayabilecek düzeye erişmiştir.
Tehlike, Yunanlının doğal canlılığını neredeyse komik bir çaresizli­ğe dönüştürmüştü, ama Müslüman bir an bile erkekçe soğukkanlılığını elden bırakmamıştı. Çünkü, eğer o yazılmış saat gelmemişse boğulmayaca­ğını biliyordu, eğer kısmeti dolmamışsa iki öfkeli elementin ona ancak diş­siz bir köpeğin havlaması kadar zarar vereceğini biliyordu.
Kim Dünyaya hükmetmek istiyorsa onun için dünya her şey olmalı, onun için bugün sonsuzluktan daha önemli olmalı.
Reklam
Artık çok ünlü olan İstanbul'un sokak köpekleri burada rahat ve huzur içinde yaşarlar. Diğer yerlerde Amerikan yerlileri gibi baskı altına alınmaya ve geri püskürtülmeye başlandılar.
İstanbul'un sokakları pis olmaktan çok bakımsız, sokakların temizliğini çok sayıdaki sokak köpeği ve yağmur sağ­lıyor.
Herkes hoşa gitmeyen eleştirileri "diğeri"nin üzerine atarken, güzellik ve iyi nitelikleri kendine mal eder.
Bir zamanlar Fransız elçisi Bay Nointel kralının dostluğunun ne kadar güvenilir olduğunu ballandıra ballandıra anlabrken sadrazam gülümseyerek dönmüş ve "Fransızların bizim geleneksel dostumuz olduğu doğ­rudur, sadece onları hep düşmanlarımızın saflarında görüyoruz," demiş.
Komşusu Hıristiyan bezirgan, sanki ipin ucundaki kukla gibi kendini ortaya atıyor, gelen geçene laf atıyor, müşterileri çağırıyor, Frenk alıcıların tercümanlarıyla gizli bağlantılar kuruyor, her lafa atlayıp dikkat çekmeye çalışıyor, önce fiyatı şişirip, sonra indirim yapıyor, diline kuvvet konuşuyor, kafa şişiriyor, insanı sersemletiyor ve akşamlari cebini doldurdu­ğu kazancını sayıyor.
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.