Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye'nin 1980'li Yılları

Mete K. Kaynar

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Tıpkı Şili, Uruguay ve Arjantin'de yaşanan askerî müdahaleler gibi 12 Eylül de, piyasa ekonomisi ve baskıcı taktiklerin bileşimiyle ekonomiyi, toplumu, devleti, siyaseti, ideolojik ve kültürel alanı yeniden yapılandıran bir darbeyi hayata geçirmişti:
Özcan, bu çalışmamızın ilerleyen sayfalarında yer alan makalesinde, darbe yönetimine verilen uluslararası desteği, başta da dönemin iki süper gücü ABD ve SSCB'nin 12 Eylül cuntasına verdiği destekleri de ele alır. Özcan ABD yönetiminin darbeye ılımlı bir tepki gösterdiğinin altını çizer: "Darbe öncesinde Ecevit ve Demirel hükümetleriyle aradığı uyumu yakalayamayan Carter yönetimi askerlerin iktidara gelmesinden hoşnuttur." Başkan Jimmy Carter yönetimi en kısa zamanda demokrasiye dönüleceği konusunda Türk ordusuna güvendiğini söyleyince Evren de 10 Ekim 1980'de Başkan Carter'a verdiği destek nedeniyle ona teşekkürlerini bildiren bir mektup yazmayı ihmal etmez. SSCB ise darbeye karşı tepkisiz kalır. Evren, darbe sonrasında düzenlediği ilk basın toplantısında SSCB'den "Dünyada barış ve güvenliğin muhafazasında ve güçlendirilmesinde büyük sorumluluğu bulunan" ve "...komşularımız arasında özel bir yere sahip" olan bir devlet diyerek söz eder. Özcan'ın aktardığına göre, Pravda'da 30 Ekim 1980'de yayımlanan bir yazıda "...yangının üzerine körükle gidilmemesi", "...gereksiz riskler alınmaması" şeklinde kendisine yer bulan önerilerden sonra darbenin anlayışla karşılanması gerektiği belirtilir. Ne yazık ki Türkiye Komünist Partisi (TKP) de darbeye karşı  SSCB'nin tavrını paylaşmaktan geri kalmaz.
Reklam
Militarizm yoluyla neoliberalizmin tesisi
...bu sürecin sadece Türkiye'ye özgü olmadığının altını çizerek "1973'te Şili ve Uruguay'da, 1976'da Arjantin'de yaşanan askerî müdahaleleri analiz eden Hector Schamis'e göre bu müdahaleler[in], önceki dönemin bürokratik otoriter müdahalelerinden niteliksel olarak farklı" olduklarını, nitekim "...mevcut hegemonya projesi ve sermaye birikim rejiminden bir kopuşu ve yeniden yapılandırmayı" içerdiklerini vurgular. "Daha önceki darbeler halk kitlelerini siyaseten ve ekonomik olarak zapturapt altına alarak ve ödemeler dengesi gibi acil ekonomik sorunlara müdahil olarak ithal ikameci sanayileşmeyi (IIS) derinleştirmeyi hedeflemiştir. Bu yeni darbeler ise piyasa ekonomisi ve baskıcı taktiklerin bileşimiyle ekonomiyi, toplumu, devleti, siyaseti, ideolojik ve kültürel alanı yeniden yapılandırdılar. Bu anlamıyla da gündemlerinde yönetilemezlik, hükümet bunalımı ve aşırı talep gibi konuları bulunduran "...bazı ileri sanayi ülkelerindeki neomuhafazakâr projelerle çarpıcı bir benzerlik gösterirler". "Bir diğer deyişle, bu darbeler ve askerî rejimler, '70'lerin sonundan itibaren ABD ve İngiltere'de göreceğimiz Yeni Sağ siyasetlerle gerçekleştirilecek neoliberal kapitalizme geçişin geç kapitalistleşen toplumsal formasyonlar bağlamında gerçekleşme biçiminin öncülüdür: Militarizm yoluyla neoliberalizmin tesisi."
Millî Güvenlik Konseyi'nin (MGK) bu tarihsel kesitte aldığı bir başka önemli karar ise darbeden önce imzalanmayan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması'nı [SEIA] 18 Kasım 1980'de kabul edip yürürlüğe koymasıdır: "Anlaşma, Türkiye'ye ABD ile arasındaki üslerin kullanımı, savunma ve ekonomik ilişkiler ve askerî yardımlar gibi konularda bir çerçeve anlaşması sağlar. Anlaşma uyarınca Türkiye'deki üsler ABD'nin kullanımına NATO amaçları için kullanılmak üzere tahsis edilir. Temel anlaşmaya eklenen tesis anlaşmaları ile aralarında Pirinçlik, İncirlik, Kürecik gibi üslerin de bulunduğu 11 tesisin kullanımını düzenlenir"
O günleri yaşayanlar için basit bir tarih değil bir kavram olarak 12 Eylül, devlet şiddetinin ve korkunun öteki adıydı. Yetmişler politik kutuplaşmanın, siyasal şiddetin, iç savaşın onyılı oldu. Ondan seksenlere devreden ise bir Korku Impartorluğu; Inci'nin mektup arkadaşı Barış'ın, Ankara Merkez Cezaevi avlusu üzerinde uçan uçurtmasının bile olur da mahkumlara mesaj taşır diye vurulmaya çalışıldığı bir Korku İmparatorluğu. Yetmişlerin siyasal şiddet ve iç savaş ortamından herkes yeterince nasibini alamamış gibi 12 Eylül Darbesi, fişlenmeyi, gözaltını, tutuklanmayı, işkenceyi, idamı... neredeyse her bir haneye taşıdı. Şiddet yetmişlerde sokaklardan, seksenlerde devletten hanelere yağdı. Yetmişlerin "anarşisinin kökü darbe ve seksenlerdeki devlet terörü ile kazınmaya çalışıldı. Başarıldı da: Yetmişlerin anarşisi seksenli yıllarda yerini önce Korku Imparatorluğu'nun devlet şiddetine; sonra da 24 Ocak ve neo- liberalizmin ekonomik şiddetine (structural adjustment) bırakacaktı.
Neoliberalizm, 24 Ocak Kararları, Militarizm
Korku Imparatorluğu'nun mümbit politik toprağına ekiliveren 24 Ocak Kararları'yla ülkeyi kasıp kavuracak, daha kibarcası yapısal olarak dönüştürecek, kendine uyumlulaştıracak (srtuctural adjustment) olan neoliberalizm ise Türkiye'ye hiç de yukarıdaki "Batılı/civilised" tanımına uygun olarak gelmedi: Kapitalist merkezin -Batı'nın- "liberalizmi, çevresine (Türkiye'ye) genleşir, onu (yeniden ve yeniden) şekillendirirken 12 Eylül'ün imbiğinden geçerek 24 Ocak'laştı, militerleşti; liberallik yerini emir komuta zinciriyle dayatılan özelleştirmelere ve kamunun tasfiyesi operasyonlarına bıraktı.
Reklam
Darbenin ilk üç yıllık evresinde MGK yönetiminin aldığı ilk önemli dış politika kararı Yunanistan'ın NATO'nun askerî kanadına dönüşünü sağlamak için hazırlanan Rogers Planı'na onay vermesidir.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.