Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı

William Hale

En Eski Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı Gönderileri

En Eski Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı kitaplarını, en eski Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı sözleri ve alıntılarını, en eski Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı yazarlarını, en eski Türkiye’de İslamcılık, Demokrasi ve Liberalizm, AKP Olayı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kemalist proje tepeden inme yöntemler kullanmış; kanuni emirleri, halka çağdaşlık yanlısı laik ve milliyetçi değerler aşılamayı amaçlayan tutarlı bir halk eğitimi programıyla güçlendirmiştir. Bu kültür devrimi topluma tam olarak nüfuz edememiştir. Yönetici elit -yani cumhuriyetin devlet bürokratları, subayları ve kentsel serbest meslek sahipleri- arasında Kemalizme bağlılık, bir iman konusu haline gelmiştir. Kırsal kitleler arasında ise, bazıları İslamiyet öncesi, bazıları İslami geleneksel değerler, Kemalist milliyetçi çağdaşçılık karşısinda, güçlü karşıt-bağlılıklar oluşturmaya devam etmiştir.
Atatürk'ün modernleşme programı, son derece başarılı olmuştur, gerçekten, bu olmasaydı, Türkiye'nin bugün erişmiş olduğu siyasal, ekonomik ve kültürel gelişme düzeyinin yakınlarına dahi ulaşamayacak olduğu, güvenle söylenebilir.
Reklam
dp-laiklik-muhafazakar seçmen
DP, dini eğilimli muhafazakârların oylarından emin olmakla birlikte, onlara pek az ve daha ziyade iktidarının ilk yıllarında olmak üzere taviz verdi. Bu tavizler arasında ezanın Türkçeden Arapçaya çevrilmesi, imam ve hatipler yetiştirmek üzere, imam-hatip okullarının açılması, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesinin artırılması ve çoğu zaman devletten ziyade özel vakıflarca finanse edilmekle beraber birçok yeni caminin inşa edilmesi vardı. Öte yandan DP iktidarı, laik Medeni Kanun ve Ceza Kanunu'nu muhafazakâr Müslüman inançları doğrultusunda değiştirmek ya da cumhuriyetin laik tanımını ortadan kaldırmak yolunda hiçbir girişimde bulunmadı. 1951'de Atatürk aleyhindeki suçlar hakkında bir kanun çıkararak, Atatürk heykellerine saldırıda bulunan Ticani tarikatı mensuplarını kararlılıkla kovuşturdu ve cezalandırdı. Koyu dini muhafazakârların oylarını alan, muhalefetteki Millet Partisi (MP) 1953 yılında kapatıldı; daha sonra, partinin daha liberal unsurlarınca, Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP) adı altında yeniden kuruldu.23 Daha sonra, DP liderleri, 1960-61 askeri rejimi tarafından yargılandıklarında (bu, Menderes ve iki kabine arkadaşının idamıyla sonuçlandırılmıştır) kendilerine yöneltilen birçok suçlama arasında, laikliği yıkmaya teşebbüs yoktu.
DP gibi AP de, imam-hatip okulları ve Kuran kursları yoluyla dini eğitimin yaygınlaştırılmasını desteklediyse de, hiçbir zaman dinin siyasetteki rolünü sınırlandıran kanunları veya laik kodları ortadan kaldırmaya kalkışmadı. Demirel'in ifadesiyle, “İslamiyete hizmet” şayanı kabuldür, “ama İslamiyet siyasetin hizmetine sokulamaz”. 1970'li yıllarda daha ateşli muhafazakâr Müslüman seçmenlerin desteğini ele geçiren, Necmettin Erbakan'ın Milli Selamet Partisi'yle (MSP) rekabet nedeniyle, AP'nin kimliğinde dinin taşıdığı önem daha da azaldı.
Özal, özünde, din olarak İslamiyetin, liberal bir perspektif içerisinde modernlikle bağdaşabileceğine inanıyordu. ABD’de değişik inançtan insanlar, dini ve siyasi hürriyetleri aramış ve bulmuşlardı. İnançları, Amerikalılara canlı bir ahlak duygusu kazandırmıştı. Devlet laik olabilirdi, ama dinlerini yaşamakta hür olan bireyler laik olmak zorunda değildi. Daha sonraları AKP de bu tutumu sıkıca yansıtmıştır. Esas itibariyle Özal, DP ve AP’den miras kalan merkez sağ geleneği, daha güçlü bir enternasyonalizm vurgusu ve daha güçlü bir serbest ekonomi bağlılığıyla devam ettirmiştir.
erbakan ve dincilik
RP sözcüleri çoğu zaman, Türkiye nüfusunun yüzde 99'unun Müslüman olduğunu, dolayısıyla Türkiye'de sadece iki grup seçmenin var olduğunu vurgulamışlardır: RP seçmenleri ve potansiyel RP seçmenleri; bu görüş, gerçek anlamda çoğulcu bir toplum anlayışıyla hiç de bağdaştırılabilir nitelikte değildir. Hatta Erbakan, 1996 ekiminde, RP'nin yakında pek çok üyeye sahip olacağını, dolayısıyla seçimlere gerek kalmayacağını, adayların sadece notere gidip mazbatalarını alacaklarını söylemiştir. RP'ye sempatiyle bakan bir yazar dahi şunları söylemektedir: “Erbakan’ın temel görüşü, çoğulculuk politikası değil, hakikilik politikası idi. O, hakiki bir Müslüman kimliğinin ve sesinin günlük politikaya hâkim olması gerekliğine inanıyordu. Erbakan'ın hakikilik kavramı bağlamında, çoğulculuk ve hoşgörüye ancak sınırlı bir alan olduğu görünüyordu.” Erbakan'ın 13 mayıs 1990'da bir RP mitingindeki konuşması iyi bir örnektir: “Refah Partisi'ne hizmet etmezseniz, hiçbir duanız kabul olunmaz. Biz, bütün inananlar cemaati, Refahın emirlerine itaat edecek ve bu orduya katılacağız. Katılmayanlar patates dinine mensuptur. Refah, ordudur. Siz ordunun büyümesi için çalışmalısınız. Bunu yapmazsanız, o zaman patates dininden olursunuz. Bu cihat çağrısına itaat etmek, sizin dini görevinizdir.”
Reklam
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.