Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye'nin Göç Tarihi - 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye'ye Göçler

Kolektif

Türkiye'nin Göç Tarihi - 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye'ye Göçler Gönderileri

Türkiye'nin Göç Tarihi - 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye'ye Göçler kitaplarını, Türkiye'nin Göç Tarihi - 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye'ye Göçler sözleri ve alıntılarını, Türkiye'nin Göç Tarihi - 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye'ye Göçler yazarlarını, Türkiye'nin Göç Tarihi - 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye'ye Göçler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
394 syf.
9/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Türkiye'nin Göç Tarihi - Derleyenler: Erdoğan ve Kaya
Tarihsel bakımdan Türk göçleri/akınları; Osmanlı iç göçleri; Anadolu'ya Tatar, Bulgar, Yahudi, Çerkes, Kürt göçleri gibi konular ele alındıktan sonra, son bölüm, Suriye iç savaşından kaynaklı olan mülteci krizi ele alınıyor, ve bu mesele realist bir şekilde ele alınmış. Bu krizin, hem Türk milleti için hem Suriyeli mülteciler için risk ve sorunlara dikkat çekilmiş: Güvenlik bürokrasisinin ve yerli ahalinin tehdit algılamalarının çalışmada yer verilmesi, çalışmayı kıymetli kılıyor. Bu derleme çalışmasını -bir iki nokta dışında, genel anlamda- beğendim. Puan olarak, 9/10 veriyorum. Siyaset-bilimcilerin kesinlikle okunmasını tavsiye ederim.
Türkiye'nin Göç Tarihi - 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye'ye Göçler
Türkiye'nin Göç Tarihi - 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye'ye GöçlerKolektif · İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları · 201510 okunma
İnsanlar genelde kendi ülkelerinde yaşamayı tercih ederler. Özellikle bu tür ciddi siyasi krizler sonrasında, kriz ortadan kalkınca ve huzur-güven ortamı sağlanınca, başka ülkelerde "misafir" olarak kendilerine "tahammül" edilen sığınmacıların evlerine dönmesi de zaten gayet doğal bir beklentidir (Erdoğan 345, 2015).
Reklam
Suriyeliler bölgeye çok yakın bir kültürel kimlik yapısına sahip olmalarına rağmen, bölge insanının Suriyelilerle kendi aralarında çok ciddi kültürel farklılıklar olduğunu ifade etmeleri ve bu bağlamda onları "uyumsuz" olarak nitelemeleri dikkat çekici bir olgu olarak sıklıkla gözlenmiştir. Bölge halkında Suriyelilerin temizliğe riayet etmemeleri, tembellikleri, sözünde durmamaları, çok gürültü yapmaları, kaba olmaları vb. hususlar sıklıkla dile getirilmektedir. Bu ötekileştirme yaklaşımı bölge dışında daha da ön plana çıkmaktadır. Bölgede Suriyelilere başlangıçta kucak açanların, süre uzayınca ve sayıları artınca, hızla "yabancı düşmanlığı" olarak algılanabilecek bir tutuma ve öfkeye doğru kaydıkları gözlenmektedir. Bütün diğer büyük kitlesel göçlerde gözlemlenebilen bir durum olarak, kamu hizmetlerinden yararlanmada Suriyelilerden kaynaklı aksaklıklar, iş kaybetme endişesi, kiraların yükselmesi vb. gelişmelerin bu tür yaklaşımları tetiklemesi ve önce ötekileştirme, ardından da nefrete ve hatta saldırılara dönüşmesi riski ciddiye alınmalıdır (Erdoğan 2015; 332).
Göçü çevre ile merkez arasındaki asimetrik ekonomik gelişmenin bir sonucu olarak gören "bağımlılık kuramı", çeşitli nedenlerle iş gücüne duyulan ihtiyaç nispetinde göçün gerekliliğini ve kaçınılmazlığını öne süren "iki işgücü piyasası kuramı'', ucuz emeğin sermayeyi tatmin amacıyla harekete geçirilmesinin göçün asıl nedeni olduğuna ilişkin görüşün temellendirdiği ve kapitalizme eleştiri niteliğindeki "dünya sistemi teorisi" ve eski sömürgelerle ilişkili mikro ve makro yapıların vurgulandığı "göç sistemleri kuramı" göç olgusunu ekonomik ihtiyaçlara ve piyasa koşullarına dayandıran yaklaşımlar olarak göze çarpmaktadır (Ünver 2015; 248; derleyenler Erdoğan ve Kaya).
Toplu sığınma ile karşılaşan bir ülke mültecilere koruma sağlamayı ve geri göndermeme ilkesine riayet etmeyi uluslararası topluluk adına yapmış sayılır. Bunun karşılığında ise devletler topluluğunun da mülteciler için kalıcı çözümler bulma sorumluluğu bulunmaktadır.
Sayfa 311