Dil, düşüncelerin ve duyguların taşıyıcısı, geleneklerin, göreneklerin aktarıcısı olduğu için, konuşanlarını aynı özlem ve eğilimlere, aynı bilinç ve kavrayışa sahip kılar.
Böylece, ortak duyguları bir olan bu bireylerin, aynı dini benimsemeye eğilimli olmaları pek doğaldır. Bundan dolayıdır ki, dil topluluklarının çoğunlukla aynı dini benimsediklerini görüyoruz. Başlangıçta kimi özel nedenler bu dinsel benzerliğe kısmen engel olsa bile, aynı dili konuşanların yavaş yavaş aynı dine girdiklerini, tarih bize gösteriyor. Mesela yeni Latinler, Katolik; Cermenler, Protestan; Slavlar, Ortodoks dinini benimsemişlerdir. Ural-Altaylılardan Moğollar, Budacı; Mançûrîler, Konfüçyüsçü; Fin-Uğorlar, Hristiyan olmuşlardır. Türkler başlangıçta bölük bölük Budacı, Manici, Mûsevi, Hristiyan olmuşken, daha sonra çoğunun İslâmlığı kabul etmesi üzerine, iki yüz bin kadar Şamancı Yakut'tan başka hepsi bu dine girmişlerdir.
Yakutların İslamlığın dışında kalmaları, yurtlarının Türk dünyasından uzak olmasındandır. Bunlar, ya İslâmiyeti kabul ederek Türk kalacaklar ya da Hristiyanlığa girerek büsbütün Ruslaşacaklardır.