Ülküsüz devletler, her an kopacak bir kıyameti beklerler; ülkülü milletlerse siyaseten ahirete intikal etmiş olsalar bile muhakkak “Öldükten sonra dirilme” müjdelenmişlerdir.
Lisani bir İstiklal siyasi bir istiklalin mukaddimesidir. Bir kavim milli lisanını sevmeye, milli edebiyatını bu milli lisan üzerinde tesis etmeye başladığı anda, necat vaadini almış demektir.
Bugün Avrupa'da yalnız lisani zümrelere istinat eden devletlerin istikbâline itimat ediliyor, her lisani zümre, milli vatanının hiç olmazsa manevi hududunu tayin ederek, nasıl bir istikbâle hasretkeş olduğunu gösteriyor.
Osmanlılığı oluşturan cemaat ve kavimleri ruhî bir surette idare etmek mümkün olmaz. Dört senelik bir tecrübe bize gösterdi: Sırf unsurların anlaşması maksadıyla “ Ben Türk değilim, Osmanlı’yım” diyen Türkler, unsurların ne yolda bir anlaşmaya razı olabileceklerini nihayet gayet acı bir suretle anladılar. Milliyet hissinin hakim olduğu bir memleketi, ancak milliyet zevkini nefesinde duyanlar idare edebilirler