Evde oturmuş radyo mu dinliyoruz, kaset mi çalıyoruz ne, bizim "eski kayınbirader' Toma, (hani o kalın topuklu, kalın dudaklı kızın küçük kardeşi), pek çok güneşli bir İlisia öğleden sonrası (elbette, Allah'ın emri)... Artık tam çıkaramayacağım, Elli Paspala mıdır yoksa büsbütün bambaşka bir şarkıcı mı, kulak kabarttım, anaa, ikide bir, nakaratın ortasında dönüp dolaşıp Turkobarok diye bir laf ediyor. Toma'ya sordum, "ne demek ulan bu Turkobarok?" ... Ti simeni vre? Anlamıştım bir orostopolluk çıkacağını altından. Ikındı sıkındı, dedi ki: "Türk Baroku anlamına geliyor işte... " "Oğlum o kadarını biz de biliyoruz da, temelinde yatan ne?" Büsbütün kıvranır oldu. 'Meğerse bu Yunan, milleti, kelek, dandik, kofti, paspal, boktan, ne varsa, hepsine toptan Turkobarok dermiş kısaca!.. "Türk Barok'u"... Bizimle "kafa buluyorlar"! İşte bu kitabın adı da bu. Açıklayayım da merak etmeyesiniz. Elbette bu derleme, yani Sabah Gazetesi'nde yaklaşık yirmi ay boyunca yayınlamış olduğum, aşağı yukarı altı yüz kadar yazıdan seçmeler, olduğu gibi "Turkobarok"u yansıtmıyorlar... İçlerinde pislikler olduğu kadar güzellikler de var. Ama ben Turkobarok'u, bütünün bir "simgesi" niyetine seçtim. Azıcık da çarpıcı olsun için tabii, okuyucu kitapçının vitrininde ya da tezgâhında görecek de ilgisini çekecek, (reklamcılık mesleğinde bu tür başlıklara "stopper" tabir edilir) aaa, bakalım neymiş bu…