"İnsan her şeyi olduğu gibi kabullenmeliydi. Hayat insanın beklentilerine uymazdı; umutsuzluğa kapılınca kendine bunları söylüyor ve eski arzularıyla şimdiki halini karşılaştırıyordu."
Evlilikleri hepten bozuktu, aralarında hiçbir gerçek anlaşma temeli yoktu; yine de, her evlilikte, üstelik kötü evliliklerde bile oluşan o iki kişilik yalnızlığı paylaşmaya alışmıştı.
...kendi yolunda tek başına yürümesi gerektiğini düşündü. Öğrenmesi gereken ders buydu. Bunu zamanında öğrenmiş olsaydı, şimdi burada onun sorumluluğunu almak istemeyen bir insanoğluna güvenerek ikinci kez hayal kırıklığına uğramazdı.
.
Çok küçük bir harcama yapma olanağı veren ve demir bir yumruk gibi kafaya vuran, borçların ağırlığını vicdan azabı gibi sürekli olarak hissettiren bu yoksulluk, açlığın kendisinden daha beter bir şeydi.
.
.
Gerçeği söylemek ya da dışlamak uğruna, bir insanın kendisi hakkındaki imgesini çökertmek çok kötüdür. O insanın yaşamaya devam edebilmek için yeni bir imge oluşturmayı başarıp başaramayacağını kim bilebilir?
.