Üç Günlük Dünya İçin

Samiha Ayverdi

Üç Günlük Dünya İçin Gönderileri

Üç Günlük Dünya İçin kitaplarını, Üç Günlük Dünya İçin sözleri ve alıntılarını, Üç Günlük Dünya İçin yazarlarını, Üç Günlük Dünya İçin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hatâsını idrak ederek telâfisi yolunu açanlar olursa, onu ukalâlık ve işgüzarlık ile suçlamadan,yanlışından dönmenin ne kadar tebcile(ululama,saygı gösterme) değdiğini kabul etmemek olur mu?
Reklam
Yalnız insan oğluna yakışan vasıflar yiğitlikten mi ibâretti? Tevhit ağacını aşkı ile sulayan âdem oğluna meyve ve mahsul ikram edenler, yalnız kılıç erleri mi idi? Ya Muhiddin-i Arabiler, Râbia Adeviye'ler, Yünus'lar, Mevlânâ'lar, kahraman sayılmaz mıydı? Dalâlet karanlıklarını delerek, beşeriyeti aydınlığa kavuşturanlar nasıl olur da kahraman sayılmazlar?
İslâm ruhu, Türk'ün her zerresinde buyruk yürüten öyle bir kudrete sâhiptir ki, bunu bünyenin ne siyâsi, ne içtimâi, ne de vicdâni çevresinden koparıp atmak imkânı vardır. Kültürde, maârifte, sanat ve teknikte olduğu kadar, çocuğunu emziren, yemeğini pişiren, evini silip süpüren kadının bütün tutum ve davranışında dahi, kanın damarlarında akışı gibi günlük hayâtında bile söz sâhibi olduğunu görmek mümkündür. Hülâsa Türk insanı, kadın ya da erkek, hep imânın kumanda ettiği bir hayâtı sürüp yaşar. Müslüman Türk cemiyetinde, sevgi ile sarmaş dolaş olan saygının yerini tutacak bir şey düşünülemez.
Osmanlı bütün hayâtı boyunca öğrendiklerini bir laboratuvar çalışması gibi yaşayışının her bölümünde tatbik etmek süretiyle ahlâkın, nizâmın, celâdetin sözcüsü ve öncüsü olmuş bulunuyordu. Arada mevzii(bir yere ait) aksaklıklar olmuş bulunsa da pek yadırganamaz. Zira beşer ne derece mükemmel olsa da, arada suça meyletmek, tabiatının bir cilvesi olduğundan, zaman zaman baş kaldırmaktan da geri kalmaz. Mühim olan, kütlenin topyekün sâhip bulunduğu iffet ve nezâhetidir ki, bunu inkâr etmek hiç de işe yarayacak bir çâre değildir. Türk'ün, en eski devirlerinden gelmiş ve Osmanlı'da kemâlini bulmuş cibilli(doğuştan) meziyet ve faziletlerini tahrif etmek için ne kadar gayret gösterilmek istense, bu kimsenin ne haddi ne de hakkıdır. Zira buna, değil batı haçlı inadının, târihin dahi gücü yetmez.
Şu bir gerçek ki Türk insanı, yüzyıllarca hep, Allah saygısını bir şaşmaz ölçü olarak hayâtının her safhasında tatbik ederken, birden gevşetilen daha doğrusu, itilip tekmelenen, mânevi bir terbiye ve anlayıştan mahrum edilen cemiyet içinde egosundan başka kuvvet tanımamak gibi rühi bir sefâlete düşmüştür. Bu yüzden ondan sapıklık ve şahsi çıkarlarına dört elle sarılmak gibi davranışlar beklemek pek yadırganamaz. Böylece kendisini iman adamı olarak görmek hatâsına düşen ve kendisini öyle takdim edip etrâfını aldatan sahtelerin ortaya çıkmış olması nasıl inkâr edilebilir?
Reklam
35 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.