Bir dönem gelir, hayat sanki devam etmekte tereddüt ediyormuş ya da akışını değiştirmek istiyormuş gibi belirgin biçimde yavaşlar. Böyle bir dönemde insanın başına kolayca bir felaket gelebilir.
İnsanlığın ortaklığını hiç bu kadar kuvvetle hissetmemişti; hangi sokaktan geçerse geçsin, gürültücü bir köpek sürüsü gibi av peşinde, soluk soluğaydılar; her biri kendi derdindeydi ama hepsi birden bir sürüydü yine de, bir tek onun kendisine destek olmasını isteyebileceği ya da en azından yazgısını anlatabileceği kimsesi yoktu; arkadaşlar için hiç zamanı olmamıştı, zaten onlardan hazzet-memişti ya da onlara cazip gelmemişti: O fikirleriyle yüklüydü ve insanlar bundan sağlayacakları bir çıkar kokusu almadıkları sürece hayati tehlike taşıyan bir yüktür bu. Ne tarafta yardım arayacağını bile bilmiyordu; bir yabancıydı
Güzel konuşmuyorlardı, ama kıvrak dilliydiler, laf kalabalığından çekinmiyorlardı ve sonunda herkes istediğini elde ediyordu. Konuşma becerisi düşüncelerin bir aracı değil, bir sermaye, etkileyici bir süstü.