Bronte kardeşler... Geçen ay Jane Eyre bu ay ise Uğultulu Tepeler... 19. yüzyıl Ingilteresinde çok büyük çok başka işler yapmış bu kız kardeşlere sadece ben hayran değilim tabi, tüm dünya hayran.
Uğultulu Tepeler daha önce okuduğum bir kitaptı aslında, bu yaşımda yeniden okumak istedim. Emily Bronte'nin ilk ve tek romanı, hala okunan romanı, kahramanları ile unutlmaz olmayı başarmış romanı. Emily bu romanı yazdıktan bir yıl sonra maalesef vefat etmiş, insan yaşasaydı daha neler yazardı acaba demekten kendini alıkoyamıyor.
Aslında çok klişe bir hikayesi var romanın: Zengin kız fakir oğlan aşkı diye özetleyebiliriz. Ama kesinlikle cok orijinal bir kurguyla hiç daha önce işlenmemiş bir şekilde anlatılıyor bu klişe hikaye. 30 yılda Earnshaw ve Linton ailelerinin, son derece orijinal bir kötü olabilmiş Heathcliff yüzünden başına gelenler, bir aşk ve intikam hikayesi anlatılıyor. Evin babası yaptığı bir seyahatten yanında bir oğlan çocuğuyla döner.Heathcliff adını verdikleri bu çocukla evin kızı Catherine arasındaki aşk, bu aşkın ızdırabı ve intikam duygusu pek çok kişinin hayatını karartacaktır. Sanırım okuyanların ortak fikri Heathcliff'in gerçekten çok zalim, çok şeytani bir adam olduğu, ancak ben Catherine karakterini de hiç sevimli bulmadığımı söylemeliyim. En sevdiğim karakter oğul Hareton oldu kesinlikle ve romanın sonunu onun açısından bakarsam çok beğendim.
En klasik romanlardan olan bu romanı aşk- entrika- nefret sevenlere öneririm. Sadece beklentinizi çok yüksek tutmayın, ne de olsa 19. yy. Romantizm akımı, her şey oldu bittiye geliyor ve bu oldukça normal. Akıcı bir roman okumak isteyenler kaçırmasın. #uğultulutepeler